CİNLER, UZAYLILAR ve KAÇIRILMALAR

Türk toplumunun yapısı gereği inançlar ve dinsel bilgiler ışığında boyut ötesi varlıklar ya da cin kavramına uzak değiliz. Bildiğimiz anlamda fizik bedene sahip olmayan, dumansız ateşten ya da enerjiden yaratılmış bu varlıklar insanları hem ruhsal hem de fiziksel açıdan etkiliyorlar.

Kültürel-inançsal altyapımız bedensiz varlıkların da zeka ve hareket yeteneği olduğunu anlamamızda yardımcı faktör. İşte bu noktada hem spiritualist hem de UFOlojik araştırmalarda bazı gerçekleri daha kolay benimseyip yorumluyoruz. Batılı araştırmacıların kabul etmekte zorlandığı ya da tıkandığı kavramlar bizim geleneksel inanç ve sosyal yapımızın bir parçası. Şamanik geçmişimiz ve İslam dininde zaten var olan metafizik bilgiler modern Ufoloji ve parapsikolojiyi benimsememizde en büyük avantaj.

Ancak Ufoloji de dahil olmak üzere metafiziğin tüm diğer dalları çok büyük özveri ve ciddiyet gerektiren konular. 1940’lardan günümüze Türkiye’de metafizik çalışma ve uygulamalar ilginç bir yol izledi. Bence en başarılı ve ciddi çalışmalar kırk senelik bir dönemde yapıldı. 1980’lerin sonuna kadar değerli isimler deneyimlerini kitap yazarak ya da konferans vererek topluma aktardılar. Ve yazık ki 1990’lara gelindiğinde çok büyük bir televizyon hatası yaşandı. Yeni açılan özel kanallar reyting getirebileceği düşüncesiyle metafiziği bir talk-show malzemesi olarak kullandılar. Medyumlar, uzaylılardan mesaj aldığını söyleyen garip insanlar ve cinci hoca olduklarını iddia eden şahıslar konuyu medyatik hale getirdiler.

alien abduction ile ilgili görsel sonucu

Bu kavramlar zaten çok eskilerden beri toplumda vardı ama göz önünde değildi. Her şeyden önce medyumluk doğuştan gelen bir yetenek ve kader meselesidir. Cinlerle isteyerek irtibata geçmek, onlardan bilgi almak da kolay iş değildir. Hem ciddi bir ruhsal ve dinsel eğitim hem de parapsikolojik yetenek gerektirir. Cinler vardır ama her isteyen onlarla “arkadaş” olamaz. Cinlerle iletişim genelde biz insanların isteği ve kararı dışında gerçekleşiyor. Ama cinlerin insanlara ulaşması ya da varlıklarını belli etmesi onlar için pek zor değil galiba. Kısacası bir cin istediği zaman gelip sizi ziyaret edebilir, oysa siz istediğiniz zaman onları göremezsiniz. Uzyalı ve insanlar arasındaki iletişim de benzer çizgide, yani uzaylı bir varlık kendi istediğinde insanlarla aynı boyutu paylaşabiliyor, ama bu ziyaret daima tek taraflı. Şimdi televizyonda yaşanan metafizik kazaları bir yana bırakıp konumuza, cinlerle uzaylılar arasındaki tuhaf benzerliğe dönelim.

children taken by aliens ile ilgili görsel sonucu

ÇOCUK YAŞTA KAÇIRILMA VE DÜNYA DIŞI VARLIKLARLA TEMAS

Geleneklerimizde cinlerin özellikle küçük çocuklara ilgi duyduğu söylenir. Derler ki, cinler gece vakti insan çocuklarını yataklarından kaldırıp yerine kendi cin çocuklarını bırakırlarmış. Bir başka yoruma göre de cinler gece olduğunda küçük çocukları yataklarından alır, kendi boyutlarına götürür, sabaha karşı da geri getirirlermiş. Bu kuşaklardan beri anlatılan bir öyküdür. İster istemez akla uzaylıların insan kaçırması geliyor. Benzer şekilde Dünya Dışı uzaylılar da insanları gece yataklarından kaldırıp bir yere götürüyorlar sonra geri getiriyorlar. Üstelik kaçırılmalargenelde kişi henüz çocuk yaştayken başlıyor. Yani Dünya Dışı varlıklar da tıpkı cinler gibi küçük çocukları yataklarından alıp bir başka boyuta götürüyor sonra da geri getiriyorlar.

Yine eski kuşaklardan duyduğumuz kadarıyla cinler eğlenmeyi çok severmiş. Bu nedenle insan çocuklarını alıp kendi düğünlerine götürürlermiş. Düğünde çocukların eline kına yakılırmış. Ve insan çocuğu ertesi sabah geri gelip yatağında uyandığında ellerinde kına olurmuş.

Ben kınaya benzeyen söz konusu kahverengimsi boyayı gördüm. Garip olay küçük bir çocukta senelerce devam etti. İstanbulun şehir merkezinde, bir apartman çocuğu düşünün. Bahçeye çıkıp oynama şansı yok. Tek çocuk olması nedeniyle bütün ilgi onun üzerinde. Çok temiz hatta steril bir ortamda yaşıyor. Her akşam yatmadan önce banyo yaptırılıyor. Yatağa girdiğinde elleri, yüzü, pijaması tertemiz.  Ama  ertesi sabah ellerinde kızıl kahve renginde, avuçlarını ve parmak uçlarını da kaplayan bir boya ile uyanıyor. Öyle bir madde ki bütün gün yıkasanız yine de temizlenmesi zor. Akşama doğru biraz rengi soluyor ve ertesi sabah ellerinde yine aynı kahverengi madde  ile uyanıyor. Bu olay senelerce devam etti. Çocuk aynı zamanda her gece kapalı pencereden odasına giren üç kişiden bahsediyordu. İnsan görünümündeki bu üç ziyaretçi onunla telepatik olarak konuşuyor, yatakta yan dönmesini sağlayarak sırtında bir işlem gerçekleştiriyorlardı.

Cinler bir yana pek çok uzaylı kaçırma olaylarında kaçırılan insanlar olayın ertesi sabahında benzer bir boyayı ciltlerinde ya da giysilerinde buluyorlar. Bazı UFO ve kaçırılma uzmanları maddenin ameliyatlarda kullanılan Betadine adlı bir tür dezenfektan olduğunu söylüyor. UFO yakın temas ve kaçırılma konularında yazdığı kitaplarla tanınan Dr.David Jacobs böyle bir olayı araştırdı. Kendisine başvuran kişi kaçırılmanın ertesi sabahında vücudunda ve giysilerindeki kahverengi boya izleriyle uyanmştı. Kumaş ve boyadan alınan örnekler laboratuarda incelenmeye gönderildi.

İlginç bir başka benzerlik de hem cinlerin hem de Dünya Dışı uzaylıların kolayca form değiştirme özelliği. Cinler de tıpkı Gri ve Sürüngenimsi uzaylılar gibi  hem insan hem de hayvan gibi görünme özelliğine sahip. Kaçırılan insanın bir yakını ya da ölmüş akrabası şeklinde de görünebiliyorlar.

Cinler başka bir boyuta ait olmalarına rağmen istedikleri zaman tıpkı uzaylılar gibi bizi ziyarete geliyorlar. Ve yine cinler uzayda ve zamanda seyyahat etme yeteneğine sahipler. Zamanda ileri-geri gidip geçmişi ve geleceği görebiliyorlar. Ölümlüler ama yaş sınırları bizden en az bir kaç yüz yıl ileride. Aynı özelliği uzaysal varlıklarda da görüyoruz. Temas kurulan uzaylılar yaşlarının bizim hesabımızla yüzlerce yıl olduğunu söylerler ama son derece genç görünürler. Geleceğe yönelik bilgi vermeleri de sık rastlanan bir durumdur. Zamanın ileri ve geri gitmesi deyince akla bir başka önemli konu geliyor. Uzaylılar tarafından kaçırılan insanlar, kaçırılma sırasında zamanın büküldüğünü, hızlanıp sonra yavaşladığını ve eski haline geldiğini ifade ediyorlar. Yani her iki gurup varlık da zamanın kontrolü bilgisine sahip.

FARAH YURDÖZÜ.