DÜNYA TARİHİNDE YILAN VE SÜRÜNGEN IRKLAR İNANCI

ADEM VE HAVVA’DAN BERİ

Toplumsal ve dinsel tarih, insan-Tanrı-Şeytan arasında yaşanmış, daha çok uzun zaman da tekrarlanacak olan öyküler, kandırmacalar, ödüller ve cezalarla dolu. Tanrının karşısında Şeytan ikisinin arasında da insan var. İnsan iki güçten birini tercih etmek, iki yoldan birinde yürümek, kendini seçtiği gücün nitelikleriyle ifade etmek zorunda. Oysa ki hem Tanrı hem de Şeytan insanı kendi saflarına çekmeye çalışıyorlar. İnsanoğlu da bazen karar vermekte zorlanıyor tabii.

ADAM EVE SNAKE ile ilgili görsel sonucu

Dinler tarihinde bu öykü sürekli tekrarlanıyor. Adem-Havva-Şeytan arasında geçen yaratılış öyküsü ve tüm kutsal kitaplarda ve değişik kültürlerde aynı şekilde anlatılır. Adem ve Havvanın arasına girerek cennet bahçesinden atılmalarına neden olan Şeytan nedense bir sürüngen, bir yılan, ama iki ayağı üzerinde yürüyebilen bir yılandır. Öyle ki bu yılan aynı zamanda Adem ve Havva ile aynı dili konuşan, ikna yeteneğine sahip, zeki ve bilgelik meyvesinden, bilgiden haberdar bir yaratıktır. Bir zamanların meleği, şimdi yaradana isyan etmiş ve kendi taraftarlarını toplamak üzere yola çıkmıştır. Yükselmiş bir varlıkken lanetlenerek iblise dönüşür. Ve şeytan hemen hemen tüm kültür ve inançlarda boynuzlu, kuyruklu, yarı insan yarı hayvan görünümde ürkütücü bir varlık olarak tanımlanır. Yani önceki bölümlerde incelediğimiz Sürüngenimsi uzaylıların sanki bir ilk örneği gibi.

UZAK DOĞU SÜRÜNGENLERİ

Dünyanın pek çok değişik bölgesinde benzer öykülere rastlamak mümkün. Örneğin; eski bir Yunan efsanesi Kutsal Hesperides bahçesi ve burada yetişen, yiyene ölümsüzlük veren altın elma ağacını anlatıyor. Bahçenin koruyucusu ise kanatlı bir ejderha. Çinde bulunan eski kutsal kitaplar ölümsüzlük meyvesi veren ağaçlarla dolu bir bahçeden ve bahçeyi koruyan kanatlı ejderha-sürüngen karışımı bir varlıktan söz ediyor. Aslında tüm Çin kültürü ejderha ve yılan sembolleriyle dolu. Bu sembolleri Çin sanatında, dekorasyon ve mimaride, resim heykel sanatında, festivallerde kullanılan devasa ejderha kuklalarında bugün hala görmek mümkün. Çin tarihi ilk insanın Nu Kua adlı yarı ejderha yarı insan bir tanrıça tarafından yaratıldığını söyler. Bir kehanet kitabı olarak da kullanılan İ King, eski zamanlarda insan ve ejderhaların birlikte barış içinde yaşadığını ve aralarında evlenerek dünyaya yeni bir ırk getirdiklerini anlatır. Çok eski Çin imparatorları “ejderha yüzlü” diye bilinir ve ejderhaya benzedikleri söylenir.

ASİAN DRAGONS ile ilgili görsel sonucu

Sadece Çin’de değil Japon inançlarında da benzer noktalara rastlamak mümkün. Japon imparatorları da ejderha kralların soyundan geldiklerine inanırlar. Dahası Japon adalarına yerleşen ilk ırkın gökyüzünden indiği söylenir. Sürüngenler ve ejderhalarla ilgili sayısız Japon efsaneleri insanlarla sürüngenlerin birleşmesinden doğan çocukları anlatır. Sürüngenler şekil değiştirme özelliğine sahiptir. İstedikleri anda güzel bir kadın ya da yakışıklı bir erkeğe dönüşebilirler. Öykülerden birinde Mimoto adlı genç kızın yaşadıkları anlatılır. Mimoto ejderha sevgilisini hiç görmez ancak ondan hamile kalır ve melez bir çocuk dünyaya getirir. Çocuğun cildi tıpkı bir sürüngeninki gibi kabuklu ve yer yer çatlaktır. Bu erkek çocuk insanlar tarafından benimsenir ve kabul görür. Nedeni atalarının özelliğini bedeninde taşıyor olmasıdır. Ejderha kanı taşıdığı için genç çocuk kendisiyle gurur duyar.

İlgili resim

HİNDİSTAN’DA NAGALAR

15 bin yıl öncesine dayanan Hint efsaneleri Naga isimli bir ırktan sıkça sözeder. Nagalar yarı insan yarı sürüngen yapıya sahiptir. İnsanlara bilgi getiren Nagalar uçma yeteneğine sahip tanrılardır. Nagalar beyaz ırktan insanlarla birleşerek “soylu” ırkın doğmasına neden olmuşlar. Başta tanrılarla eşit derecede değerliyken sonradan lanetlenmiş ve yeraltı dünyasına çekilip orada yaşamak zorunda kalmışlar. Bir başka öyküde ise yılan-tanrıça Kadru, Naga ya da Kobra insanları doğurmuş ve onları kendi regl kanıyla besleyerek ölümsüz hale getirmiştir. Hindistan kökenli Ramayana efsanesi de yılan-kral Ravan’ın Seylan’a giderek orada insan kanıyla beslendiğini, düşmanlarının kanını içtiğini anlatır. Bugün bile Hindu kökenli çok sayıda ve her yaşta insan Himalaya dağlarının altında bulunan bir yeraltı dünyasında yaşayan Nagaların varlığına inanır. Nagaların uçabildiği ve insanüstü maji gücüne, çok ileri bir zekaya sahip oldukları söylenir. Efsanelere göre kobra yılanı sürüngen tanrı Nagaların soyundan türemiştir. Yılana tapma kültü İ.S.1600’lere kadar dayanıyor. Naga ırkı gerektiğinde çok tehlikeli olup karşısındakine fiziksel anlamda zarar verme gücüne de sahiptir. Bu ırkın temsilcileri Buddha’nın doğumu sırasında da görülmüştür. Diğer yanda yılan sembolünün dinsel bir figür olan Krişna ile de bağlantısı söz konusudur.naga hindu ile ilgili görsel sonucu

Yeraltı dünyasında gelişmiş bir teknolojiye sahip olarak yaşayan ırklar iddiası sadece Hindistan’da değil Brezilya dahil olmak üzere dünyanın pek çok yerinde yaygın. Aslında yeraltı şehirlerini tanımak için o kadar uzağa gitmeğe gerek yok, ülkemizde Kapadokya bölgesi mağaralara oyulmuş yeraltı kentlerinin en önemlilerini barındırıyor.

naga hindu ile ilgili görsel sonucu

GÜNEY AMERİKA YERLİ İNANÇLARI

Benzer folklorik inançlara Güney Amerika’da da raslıyoruz. Meksika’da uygarlığın başlangıcı kabul edilen Yukatan bölgesinde ilk yerleşen halk “Yılanın Irkı” diye bilinir. Ve yine çok ünlü bir Güney Amerika tanrısı olan Quetzalcoatl aynı zamanda yılan-tanrıdır. Tüylü yılan olarak da anılan Quetzalcoatl uçan bir gemiyle seyyahat eder ve Yılan-kadının yardımıyla ilk insanları yaratmıştır. Meksika’daki tarihi Tamoanchan kentinin adı da “Yılan İnsanların İndiği Yer” anlamına geliyor. Cildi yılan derisi gibi pullu olan bu yabancı insanların gemilerle indikleri anlatılır.

İlgili resim

Yılan tanrı Quetzalcoatl su, yağmur, rüzgar ve Venüs’ü temsil ediyordu. Yılan aynı zamanda yeryüzündeki bereket ve doğurganlığın sembolü olarak görülse de yılan-tanrı kültünde düzenlenen ayinlerde hayvan ve insanların kurban edildiği bir gerçektir. Tüm bu ayinlerde kan akıtmanın büyük bir önemi vardı.
Orta Amerika inançlarına göre dünyada yaşam daha önce dört kere kurulmuş ve doğal afetlerle sona ermiştir. Şu anda dünyanın beşinci evresindeyiz. Yaşamın beşinci kere yeniden doğmasını sağlayan yılan tanrı Quetzalcoatl’dır, yeraltı ülkesine inmiş, kendi kanını ve önceki ırklardan kalan kemikleri kullanarak yeni bir insanlık yaratmıştır. Tüm bu ifadelerin sembolik anlamlar içerdiğini, ancak her sembolün ardında geçmişte yaşanmış bazı olayların zaman içinde şekil değiştirdiğini de hatırlayalım.

Kimi halk gelenekleri veinançlar zamanla unutulmuyor. Örneğin bugün hala Meksika’nın kırsal kesiminde bazı köylerde mağara derinliklerinde yaşayan yarı yılan yarı canavar tüylü bir varlıktan söz edilir. Bu yaratığı ancak özel ve seçilmiş kişilerin görebileceğine inanılır.

HOPİ VE APAÇİ GELENEKLERİ

Aynı inançlar Kuzey Amerika yerlilerinde de mevcut. Arizona kökenli Hopi yerlilerinin tanrısı tüylü bir yılan ve adı Baholinkinga. Hopiler Sipapuni adlı bir yeraltı dünyasından çıkıp geldiklerine inanıyorlar. Yeraltında yaşadıkları sürece onları “karınca insanlar” beslemiş. Karınca insanlar terimi bana pek çok kaçırılma vakasında sözü edilen böcek görünümlü uzaylıları hatırlatıyor. Hopiler atalarının da “yılan kardeşler” olduğunu belirtiyorlar. “Sheti” ya da Yılan Kardeşler yeraltından çıkıp gelen bir ırk.

hopi indians serpent ile ilgili görsel sonucu

Hem Hopi hem de Maya yerlilerinin en önemli kutsal dansları “yılan dansı”. Peru’nun Chimu halkı ve Hopiler aynı yılan atalardan geldiklerine inanıyorlar. Chimu halkı tarafından kurulan kutsal “Chan Chan” şehrinin anlamı “Yılan Yılan” olarak çevriliyor. Bu şehirde bir “Ejderha Tapınağı” var ve bugün hala rahipler tarafından ibadete açık tutuluyor. Rahipler yılan tanrıların ruhunu çağırabilmek için bir yılan gibi tıslıyorlar. Dahası Hopilere ait bir de Yılan tarikatı var. Bu antik tarikat kökenlerini yeraltı tünellerinde yer alan “Yılanların Evi”ne götürülen bir Hopi çocuğunun yaşadıklarından yola çıkılarak kurulmuş. Bir başka Hopi efsanesi de Los Angeles kentinin altında uzanan çok büyük bir yeraltı kentinden söz eder. Bu kentte 5000 yıl önce bir “kertenkele ırk” yaşadığı söylenir.

hopi indians serpent ile ilgili görsel sonucu

Apaçilerin büyük şefi Geronimo ejderha ve yılan görünümlü bir ırkın insan çocuklarını yediğini söylemişti. Apaçi kabilesinin ismi ise ejderhayı öldürmeyi başaran Apache adlı bir çocuktan yola çıkılarak verildi.
Çeroki, Çikkasaw ve Çoktaw kabileleri Sint Holo adlı boynuzlu bir yılanın varlığına inanırlar. Bu yaratık görünmez olduğu halde insanları ruhsal açıdan etkiler. Denizin altında bir mağarada yaşar. Kabilenin sadece genç erkekleri bilgelikte kendilerini kanıtlarlarsa Sint Holo onlara görünür. Kaynağı belli olmayan bir inanışa göre de Çekorilerin yazılı lisanı Sint Holo tarafından geliştirilmiştir.

FARAH YURDÖZÜ