YAPAY ZEKA – İNSAN ROBOTLAR

Yarı insan, yarı robot varlıkların çağı geliyor

Yapay zeka alanında yaşanan gelişmeler robotların insanın yerini alacağı endişelerine neden olurken, transhümanizm hareketi ile birlikte geleceğin, robot-insan karışımı olan “cyborg”larda olduğu düşünülüyor.Yapay zeka alanında yaşanan gelişmeler robotların insanın yerini alacağı endişelerine neden olurken, “insan olanın sınırlarının aşılması manasını taşıyan” transhümanizm hareketi ile birlikte geleceğin; düşünen robotların değil, robot-insan karışımı olan “cyborg”larda olduğu düşünülüyor.

Teknoloji firması Sony tarafından çalışmalarına başlanan ve göze yerleştirilen bir lens ile fotoğraf ve video kaydı çekmeyi sağlayan yeni teknoloji internette büyük yankı uyandırdı. Sony’nin patentini aldığı yeni lens, kullanıcının göz kırpma hareketlerine göre devreye girecek ve isteğe göre fotoğraf ve video kaydı yapabilecek.

SingularityNET’in kurucusu Ben Goertzel, teknoloji cihazlarının insan vücudunun içine girmesinin kaçınılmazlığını anlatmak için “Düşünün çocuğunuz var ve sınıfındaki diğer bütün çocuklar ondan daha iyi. Çünkü diğer çocukların beyinleri Google’a veya hesap makinesine doğrudan bağlanabiliyor ve kendi aralarında haberleşebiliyorken sizin çocuğunuz onların arasında geri kalmış görünüyor. O her şeyi modası geçmiş metodlarla yapmak zorunda kalıyor ve beyinden beyine arkadaşları ile mesajlaşamıyor. Sınıf öğretmeni, artık sizin kızınızın bu sınıfta olamayacağını söylüyor. Böyle bir durumda ne yapardınız? Transhümanizm, tam da bu noktada entelektüel bir konu olmaktan çıkarak bir zorunluluk haline gelmeye başlar.” ifadelerini kullandı.

Tesla Üst Yöneticisi (CEO) Elon Musk ise insanın bilgisayarlar tarafından ele geçirilmemesi konusunda tek çıkar yolunun, bilgisayarların insan beyni ile birleşebileceği bir sistemin olacağını belirtiyor. “Yapay zeka ile birleşme senaryosu şu anda elimizdeki en iyi senaryo” ifadesini kullanan Musk, dün açıkladığı yeni beyin implantı ile insan beyninin makinelerle irtibat kurabileceğini söyledi. Musk, projeyle yapay zeka tarafında geride kalacağı düşünülen insan beyni için tek kurtuluş yolunun bilgisayar bağlantısı olan bir beyin olduğunu vurguladı.

İnsanının biyolojik sınırlarının aşılması projesi olarak transhümanizm
“Transhümanizm” kelime anlamı ile “insan olanın sınırlarının aşılması” anlamına geliyor. Bugüne kadar büyük mesafe katedilen “nanoteknoloji, gen klonlama ve yapay zeka gibi ileri teknolojilerin insan bedeninin içine girerek insanın duygusal, fiziksel ve duyusal yetilerinin geliştirilmesi, hastalıkların yok edilmesi ve yaşamın sonsuza kadar uzatılması” olarak tanımlanıyor.

İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Gökhan Şener, AA muhabirine yaptığı açıklamada, transhümanizm kavramının 1950’li yıllarda kullanılmaya başlandığını, bir akım olarak transhümanizmin de 1980’lerden sonra ortaya çıktığını söyledi.İki kelimenin birleşiminden meydana gelen transhümanizmi anlamak için hümanizmin ne olduğununa yönelik açıklamanın büyük önem taşıdığını vurgulayan Şener, şunları kaydetti:

“Hümanizmin tanımlarına baktığımızda, daha çok insanlık sevgisi gibi bir tanım yapılıyor. Bu tanımlama, hümanizmi tam olarak açıklamıyor. Homo humanus, homo barbarusun karşıtı olarak anlaşılmalıdır. Başka bir ifade ile Homo humanustan anlaşılması gereken, Greklerden alınan Paideia’nın özümlemesi ile asilleşen Romalıdır. O halde hümanizmle insanın doğal durumdan çıkarak kendini ifade etmesini anlayabiliriz. Bu da okuryazarlık ve dolayısıyla eğitim ile gerçekleştirilebilir. Hümanizmin temel argümanına baktığımızda, insanın içinde bulunduğu şartlardan etkilenen bir canlı olduğu ve insana yönelik doğru etkilerle ancak insanlaştırılacağıdır. İnsanın dışsal bir etkiye sahip olmasından dolayı o, kendi haline bırakıldığında barbarlığa doğru yönelmektedir. Dolayısıyla insanı barbarlıktan kurtarıp insan yapabilmemiz için homo humanuse doğru eriştirilmesi gerekiyor.”

İnsan üstü yaşam, insan üstü zeka ve insan üstü sağlık durumu hedefleniyor
“Hümanizmin insanı barbarlıktan kurtarma hedefinin başarısızlığa uğraması sonucu tekrar homo barbarusa mı, yoksa başka bir aşamaya mı geçileceği” sorusunun büyük önem kazandığını ifade eden Şener, bu noktada transhümanizmin devreye girdiğini söyledi.

Şener, “Çünkü hümanizm, ‘insanın biyolojik varlığı ile bir bütün olarak dönüştürülmesi’ olduğundan biyolojik varlıktan gelen sorunların aşılması olarak transhümanizmi anlamak durumundayız. Bu durumda transhümanizm, ‘insanın biyolojik yapısının ortaya çıkardığı sorunlardan kurtulmak adına yeni bir biyo imkanı ortaya çıkarmayı hedefleyen bir akım ya da bir düşünce’ olarak tanımlanabilir. Transhümanizmde 3 temel hedef göze çarpıyor; insan üstü yaşam, insan üstü zeka ve insan üstü sağlık durumu. Biz hümanizmde insanın, doğal durumunda insan olmadığını görmüştük. Transhümanizmde ise bir sonraki aşama olarak insanın sadece eğitimle insan olabilmesi bizim için yeterli değil, insanın biyolojik varlığından kaynaklanan sorunları da aşmamız gerekiyor.” şeklinde konuştu.

Trashümanizm sonucu ortaya “cyborg”ların (insan-makine karışımı varlıklar) bir evrim sonucu ortaya çıktığı gibi yanlış bir algının olduğuna işaret eden Şener, evrim olarak adlandırılan durumun “insanın doğal duruma adapte olması” anlamına geldiğini, transhümanizm ve hümanizm ile birlikte yapay bir duruma adaptasyonun söz konusu olduğunu söyledi.

“Tüm biyolojik sınırların ötesine geçen bir dünya kurulmak isteniyor”
Gökhan Şener, zeka, ölüm ve sağlık konusunda insani sınırların ötesine geçmek için çalışmalar yapıldığını belirterek, tüm biyolojik sınırların ötesine geçen bir dünya kurulmak istendiğini ifade etti.

Şener, “Bizim biyolojik yapımıza baktığımız zaman ölümle karşı karşıyayız. Sağlık problemlerimiz söz konusu ve zekamız yeterli değil gibi görülüyor. İnsan 50-60 ya da daha fazla değişkene sahip bir problemle karşılaştığında hesaplamakta çok zorlanıyor. Ancak aynı problemi bir makineye verdiğinizde çok daha hızlı ve efektif bir şekilde çözüm elde edebiliyorsunuz. O zaman burada ‘insanın sınırlılığını kurtarmak zorundayız’ gibi bir fikir ortaya çıkıyor.” diye konuştu.

“Gelecek düşünen robotların değil, cyborg’ların”
İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Görevlisi Gökhan Şener, Alman matematikçi Kurt Gödel’e atıfla insan zihninin hesaplanabilir bir yapıya sahip olmadığını vurgulayarak, Goertzel’in belirttiği teknolojiyle donatılmış çocukların daha zeki olduğu iddiasının doğru olmadığını söyledi.

Şener, devamla şunları kaydetti: “O çocuklar daha iyi hesap yapabilmekte ve biz bunu ‘zekanın insan biyolojisinin çok ötesine geçtiği’ şeklinde yorumlamaktayız. Ancak hesap yapan bir makinenin ya da teknoloji ile donatılmış insanlarda yapılan hesaplamalar ya da diğer işlemler sonucunda bilincin ortaya çıktığı söylenemez. Bu haliyle transhümanist yorumlarda insan zihni tamamen fiziksel bir şey olarak düşünülüyor -ki akademinin de genel tavrı benzer şekildedir- hem Gödel’in teoremleri hem de Turing’in ve diğer birçok ismin çalışmaları bunun doğru olmadığını göstermektedir. Tüm bunlardan sonra yapay zekanın düşünen makine projesinin erişilmeye çalışılan ancak mümkün olmayan bir hedef olarak görülüyor olması sonucu geleceğin dünyasında; düşünen robotların değil, cyborg’ların olduğuna yönelik bir kehanet daha gerçekçi gibi görünüyor. Çünkü insanın zihin ve yaşam imkanlarından kaynaklı olarak fiziksel alana indirgenemeyen özellikleri olmasından dolayı makine, hiçbir zaman bir bilince sahip olamayacak ancak insanın biyopsikolojik varlığı bu yüzden devam ettirilip ona eklemlenecek teknolojik donanım ile makine-insan formuna gidileceği daha doğru bir iddia olarak durmaktadır.”

Kaynak: Cumhuriyet Gazetesi- Bilim ve Teknoloji.