LEY HATLARI; DÜNYANIN YAŞAYAN ENERJİ ÇİZGİLERİ

LEY HATLARINI ilk keşfeden kişi olan Alfred Watkins, görüşlerinde başlangıç noktası olarak, leylerin çok eski zamanlardan kalma patikalarla belirlenen düz hatlar olduğunu belirtiyor. Hatlarda akışan olağanüstü enerjinin bataklıklarda ve sarp uçurumlarda bile kesilmediğini vurguluyor.

Gökbilimsel gözlemler amacıyla

Profesör Alexander Thom, 600’den fazla tarih öncesi yerleşim merkezini inceleyen birisi olarak tanınıyor. Prof.Thom, aynı zamanda bu yerleşim merkezlerindeki kalıntıları, olabildiğince bilimsel bir yaklaşımla inceledi. Araştırmalarının sonucunda, özellikle İngiltere’de ilginç bir şekilde düzenlenmiş bazı dev taşların ya da anıtların gökbilimsel gözlemler amacıyla yapılmış olabileceğini düşünüyordu. Birbirinden uzak bu dev taşların ve anıtların arasında oluşan düz hatları da ley sistemleri olarak değerlendirmiyordu. Sözgelimi, Stonehenge’den kuzeybatıdaki Gibbet Knoll’e ve güneydoğudaki Figsburg Ring’e uzanan düz hatların aslında o zamanki insanların Ay’ı gözlemlemek amacıyla oluşturulduğunu öne sürüyordu.

Related image

Leylerin gizemi çözülemedi

Sonradan Prof. Thom’un yaklaşımlarına benzer birçok görüşler ortaya atıldı. Fakat bunların hiçbirisi ley sistemlerinin gizemini çözemedi. Hatta buna ilişkin sonuçlar daha da arttı. Niçin tarih öncesi insanı gözlem yerlerini bu devasa taşların üzerine kurdu? Daha kolay yollan varken, niçin bu tonlarca ağırlıktaki taşları taşımak ve yerleştirmek zahmetine katlandı? Sadece İngiltere’de yüzlerce bu tür yer var. O çağ insanları sadece gök bilimsel gözlemler için mi bu yerleri meydana getirdiler? Bu ve benzeri sonuçlar şimdilik tam olarak açıklanamadığından sessizlik sürüyor…

Image result for alexander thom LEY LİNES

Ley hatlarındaki enerji

Günümüz ley araştırmacılarının büyük çoğunluğunun birleştiği bir nokta var. O da, ley sistemlerinin belirli bir enerji taşıdığıdır. Bu enerjiyi “dünya gücü” ya da “dünya enerjisi” diye adlandıran araştırmacılar da var. Bu güç hatları eski yerleşim merkezleri arasında fiziki olduğu kadar, psişik anlamda da bir iletişimin kurulmasına olanak sağlıyor. Ayrıca bu hatlar harita üzerinde bir cetvelle saptanabildiği gibi, radyestezistlerin kullandığı araç-gereçlerle, hatta manyetik alanların ölçümünde kullanılan aletlerle de saptanabiliyor. Fakat kuşkusuz asıl sorun, bu güç hatlarının ne tür bir niteliğe sahip olduğudur. Acaba burada elektromanyetik bir alan mı söz konusudur? Yoksa bir tür psişik enerji mi?

Image result for alexander thom LEY LİNES

Radyestezistler de ilgileniyor

Guy Underwood adındaki bir radyestezist, 1964’te 81 yaşında ölünceye kadar yaklaşık 20 yıl süresince kendini bu gizemin çözülmesine adamıştı. Ley hatlarının taşıdığı enerjinin çok özel ve bilinmeyen bir enerji türü olduğunu belirtiyordu. Ayrıca bu enerjinin, yerçekimi, dünyanın dönüşü ve manyetik alanlara ilişkin görüşler ile asla açıklanamayacağını da sanıyordu. Underwood’un oluşturduğu sistem gerçekten çok karmaşıktı. Çok sayıda haritalar ve çizelgeler hazırlamıştı.

Ayrıca enerjinin tek tip olmadığını, kimi yerlerde değişiklikler gösterdiğini de saptadığını açıklıyordu. Dünya enerjisi deyimini kullanan ilk kişi de Underwood idi. Underwood’un daha başka ilginç bulguları da vardı. Söz gelimi, özellikle birbiriyle kesişen enerji hatları üzerinde bazı öyle ilginç noktalar vardı ki, buralarda enerji yoğunlaşıyor ve dairesel bir biçimde yayılıyordu. Underwood bu tür noktalara “kör yay” adını verdi.

Related image

Hayvanlar da leylerin farkında

Underwood, aynı zamanda bu enerji hatlarının varlığının çok eski olduğuna da dikkatleri çekti. Ona göre, sadece ilkel insanlar değil, aynı zamanda bitkiler ve hayvanlar da bunların varlığını algılıyorlardı. Özellikle hayvanların, (domuzların, koyunların, köpeklerin, tavşanların, kaplumbağaların, kertenkelelerin, kazların, baykuşların ve hatta karıncaların) bu güç hatlarından etkilendiklerini belirtti. Sözgelimi, porsuklar ve karıncalar, yuvalarını özellikle kör yaylar üzerine inşa ediyorlardı.

Image result for alexander thom LEY LİNES

Psişik bir enerji olabilir

Guy Undervvood’un birtakım güç hatları boyunca akışan dünya enerjisi, ley hatları ile büyük bir benzerlik gösteriyor. Çağdaş ley araştırmacıları, artık yerleşim yerlerinin özel  olmadığını vurguluyorlar. Leylerdeki enerjinin sadece fiziki bir enerji olmayıp, insanları bazı bakımlardan etkileyen psişik türde bir enerji de olduğu belirtiliyor.

İnsan bedenindeki gibi

Bunlara ek olarak bir yaklaşım daha ortaya konabilir. Bazı araştırmacılar, dünya gücü ile Wilhelm Reich’ın önerdiği yaşam enerjisi arasında belirli bir ilişki olabileceğini savunuyorlar. Reich’ın teorisine göre, yaşam enerjisi insan bedenine belirli bir düzeyde egemendir ve vücudun belirli yerlerinde yoğunlaşır. Bu yoğunlaşma dairesel şekildedir. Enerji, dairesel bir akışkanlık ile giderek daha güçlenir. Aynca bedenin organik ve inorganik yapısı üzerinde de son derece etkilidir.

Bir görüşe göre de, özellikle İrlanda’daki Newgrange ve İngiltere’deki Silbury Hill’de bulunan megalitler (tarihöncesi dev taş anıtlar), bu bölgelerde bulunan çeşitli yeryüzü katmanları göz önüne alınarak inşa edilmişlerdi. Sanki, Reich’ın teorisindeki gibi, dünyanın organik ve inorganik yapısı dikkate alınmıştı. Nevvgrange megalitleri, dev bir dikili taş ve bir höyüğün de üzerinden geçen düz bir hat üzerinde yer alır. Aynı şekilde Silbury megalitleri de önemli bir ley hattı üzerindedir.

Image result for ley lines

Tarihöncesi insanı biliyordu

İngiliz araştırmacı John Michell, eski kutsal yerleşim merkezlerinin tıpkı Wilhelm Reich’ın yaşam enerjisi teorisine benzer şekilde bir enerji ürettiklerini ileri sürüyorlar. Üstelik tarih öncesi insanı bu enerjinin farkındaydı ve ayinlerinde bunu kullanıyorlardı da. Michell’e göre bu enerjinin nakli ise belirli yollar ile gerçekleşiyordu. Bu yollar da ley hatlarıydı.

Kuartzın etkisi

Bu arada, bu yerleşim merkezlerinde kuartza rastlanması da bunun dünya gücü ile bir ilişkisi olabileceğini düşündürüyor. Fakat kuart- zın çok yaygın bulunan bir element olduğunu belirten kişiler de, ona dünyanın her yerinde olduğu gibi, burada da rastlanmasının çok doğal olduğunu söyleyerek bu görüşe karşı çıkıyorlar. Fakat bununla birlikte kuartza ilişkin, üzerinde durulması gereken bir nokta var. O da kuartzın piezoelektrik (elektrik basıncı) ile yüklü oluşu. Deniliyor ki, belirli oranda bir elektrik yükü havada iyonlaşmaya neden olur. İyonlaşan bölgede yaşayan canlılar da bundan etkilenir ve böylelikle bedenlerinde birtakım fizyolojik değişiklikler olabilir.

Uçandaireler ve ley ilişkisi

Ley hatlarında özel bir tür kristale rastlanması da birçok araştırmacıya, leyler ile uçandaireler arasında belirli bir ilişkinin olabileceğini düşündürüyor. The Ley Hunter (Ley Avcısı) adlı derginin yazarlarından biri bu konuya ilişkin bir teori öne sürüyor: “Bir ley hattına yerleştirilen uygun bir kristal, bir elektrik devresinin anotunu oluşturur. Ley hattının üzerinde dolaşan uçandaire de katot işlemi görecektir. Her ikisinin de bu şekilde bir araya gelmeleri ile bir tür elektrik devresi oluşacak, böylece bir fotoelektriksel olay gerçekleşecektir. Yani burada uçan dairelerin aşağıdan enerji çekmesi söz konusudur.”

Image result for ley lines AND UFOS

Ley enerjisinden yararlanıyorlar

Uçan daireler ile ley hatları arasında olabilecek muhtemel bir ilişkiye ilk kez 1954’te uçan daire araştırmacısı Aime Michel değindi. Michel teorisine temel olarak, uçan dairelerin hep belirli yollar boyunca uçtuğunu göz ö- nüne almıştı. Yapılan gözlemlere göre, 13 ley hattının bulunduğu İngiltere’nin Warminster yöresinde, uçan daire olaylarının çok yoğun olduğu belirtiliyor. Uçandaire-ley ilişkisi ile ilgili çok değişik görüşler öne sürülüyor. Bazı araştırmacılar ise, uçan dairelerin ley hatları boyunca uçarak ley enerjisinden yararlandıklarını öne sürüyorlar.

Ley hatlarına dikkat çekiyorlar

Daha başkaları, uçan dairelerin ley hatları üzerindeki belirli noktalarda yerçekimi sorunlarını çözümlediklerini düşünüyorlar. Bir diğer teoriye göre uçan dairelerin ley enerjisine hiç ihtiyaçları yok. Onlar, atalarımızın çok eskiden kullandığı bu unutulmuş enerjiden bizim tekrar yararlanmamız dileğiyle dikkatleri ley hatlarına yöneltmeyi amaçlıyorlar.

Paralel dünyalar

Radyestezist Tom Lethbridge de (Bkz. sayfa 546), özellikle ley hatlarının kesiştiği noktalarda çok yoğun bir ley enerjisinin açığa çıktığını belirtiyor. Ona göre bu ley enerjisi, insan zihni üzerinde son derece etkin. Lethbridge’in ley hatlarına, daha doğrusu bunların kesişim noktalarına ilişkin çok ilginç bir teorisi var. Ona göre bu noktalarda “paralel dünyalar” olabilir. Buraları sanki başka boyutlardaki dünyalara birden açılıp kapanan kapılar gibi.

Image result for ley lines

Bilimsel ilgi çok az

Tüm bu gözlem ve araştırmalara rağmen bugüne kadar yeterli bilimsel araştırmaların yapılmadığı görülüyor. Bu konuya ilişkin bulgular sadece radyestezistlerin ve psişik araştırmacıların ley hatları üzerinde algıladıklarından ibaret. Yazar Francis Hitching, “Dünya Büyüsü” adlı kitabını hazırlarken radyestezist Bili Lewis ve Londra Imperial Koleji’nden Dr. Eduardo Balanovski ile birlikte yaptıkları bir deneyden söz ediyor. Dr. Balanovski aynı zamanda psişik araştırmalarıyla da tanınıyor. Deneyi yaptıkları yer Güney Galler’de Crickhovvell yöresindeydi. O bölgedeki Usk Nehri yakınlarında 4 metre yüksekliğinde tarihöncesi bir taş vardı. Bili Lewis taşın yakına geldiğinde bir enerji algıladığını belirtti. Enerji zaman zaman azalıyor ve artıyordu.

Bir taş inceleniyor

Dr. Balanovski’nin yanında bir gaussmetre(manyetikalanölçer) vardı. Manyetik alanların ölçü birimi gausstur. Gaussmetreler ise manyetik alanların gauss’unu büyük bir doğrulukla belirleyebilir. Sözgelimi, İngiltere’ deki manyetik alan ortalaması 0,47 gausstur. Dr. Balanovski, gaussmetreyi bu 4 metrelik taşa yaklaştırdığında, aletin ibresi 0,47’lik sınırı aştı, kadranın üzerinde son derece hızlı hareketler ile gidip gelmeye başladı.

Deneye daha sonra Londra’daki King’s College’den Profesör John Taylor da katıldı. Bili Lewis taşın yaydığı enerjinin spiral şekilde olduğunu belirtti. Daha sonra gauss- metre ile bunun doğruluğu da saptandı. Profesör Taylor şöyle diyordu: “Elde ettiğimiz bu ilk sonuçlar gerçekten çok ilginçtir. Üzerinde titizlikle durulmalıdır.”

Enerjinin varlığını biliyorlardı

Dr. Balanovski’nin açıklaması ise daha ilginçti: “Ben kişisel olarak, bu taşın tesadüfen seçildiğine ya da buraya yerleştirildiğine kesinlikle inanmıyorum. Taşı buraya yerleştiren insanlar elektromanyetik alanlar hakkında bir şeyler bilmeseler bile, taşın yaydığı bu enerjiye ilişkin mutlaka bilgi sahibiydiler.”

Bu yaklaşımlardan sonra taşın bir tür transformatör işlevi gördüğünü söylemek yerinde olacaktır. Bu öyle bir transformatör ki, yerin altında düz bir hat üzerinde akan enerjiyi alıp, yerin üzerinde çevreye spiral şekilde yayılmasını sağlıyor. Muhtemelen tarihöncesi insan bu enerjinin varlığını içgüdüsel olarak biliyordu. Enerjiyi yerüstüne çıkarmak için belirli noktalara, bir tür musluk işlevi görmesi için yuvarlak taşlar, dikili taşlar yerleştirildi.

O çağ insanı, Ay’ın, Güneş’in ve yıldızların hareketlerinden enerjinin etkilendiğini de biliyordu. İşte, İngiltere’nin birçok yerinde bulunan yüzlerce taş, bu bilginin ışığında yerleştirilmişti. Tarihöncesi insanı bu sayede Güneş ve Ay tutulmaları ile daha değişik gök- bilimsel gözlemler yapabiliyordu.

Çağlar boyunca insanlar bu enerjiyi kimi zaman bilinçli, kimi zaman içgüdüleriyle kullandı. Bu enerjiden zarar gördüğü zamanlar da oldu. Muhtemelen, bazı zamanlarda onu kutsal bir güç olarak kabul ettiği de oldu. Nitekim, bu düşüncenin somutlaşmış bir belirtisi olarak bazı ley hatlarının üzerinde eski mezarlara ve tören eserlerine rastlanıyor.

Bir bulunabilse…

Günümüzde, bu insanların oluşturduğu yapılar, turistlerin gezdiği tarihi kalıntılar durumunda. Onların törenleri ve inançları ise hemen hemen unutuldu. Ley enerjisi ise, sanki insanların kendisinden yararlanmasını bekler gibi başıboş bir şekilde akıp gidiyor. Eğer günün birinde yeniden keşfedilebilirse, bu, insanlık tarihinin kuşkusuz en büyük buluşlarından biri olacak.

Kaynak: Bilinmeyen Ansiklopedisi.