STARGATE PROJESİ

STARGATE PROJESİ

“ Yıldız Geçiti “ anlamına gelen Stargate kavramını 1994 yılında yapılan sinema filmi ve ardından üretilen TV dizisi ile tanıdık. Konu kısaca geçmişte dünyayı ziyaret eden uzaysal bir ırkın inşa edip bıraktığı yıldız kapısı ve geçidin yeniden aktive edilmesi fikri üzerine kurulu. Mekanizma harekete geçince boyutlar arası yolculuk yapmak mümkün. Yıldız geçitleri sayesinde milyonlarca ışık yılı mesafe ve yıllarca sürecek uzay yolculukları iddiası birden geçerliliğini kaybediyor.
Maya, Sümer ve Eski Mısır medeniyetleri yıldızlardan gelen Yılan Tanrıların gemilerle seyyahat ettiğini ve yıldız kapısından geçerek dünyaya indiklerine inandılar. Son yıllarda dikkati çeken Maya Kehanetleri ise yine aynı ziyareçilerin 2012 yılında yıldız kapısından geçerek geri döneceklerini söylüyordu. UFOların birden ortaya çıkıp sonra gizemli bir şekilde görünmez hale gelmesi de Yıldız Geçitleri teorisi ile açıklanabilir.

Yıldızlar arası bir boyut sayesinde dünya dışı ya da bedensiz varlıklarla iletişim kurmayı deneyen ünlü biri daha vardı; İngiliz asıllı gizemci Aleister Crowley. Crowley görünen ve görünmeyen dünyanın varlıklarını biraraya getirmek amacındaydı. Yazdıklarına bakılırsa uyguladığı ritüel sayesinde başarılı oldu, boyutlar arası kapı açıldı ünlü büyücü Crowley Lam adını verdiği bir varlıkla iletişime geçti. Üstelik bu varlığın resmini de çizdi. Tamamiyle saçsız başı bedenine göre bir hayli büyük, gri tenli ve ufak ağızlı Lam bize hiç de yabancı gelmiyor. Crowley’in 1918 yılında iletişim kurduğu Lam bugünün Gri uzaylılarına çok fazla benziyor. Crowley’nin bu varlıkla olan temaslarından epey bilgi aldığı biliniyor. Hatta yazdığı kitapların ve özel olarak hazırladığı Tarot destesinde de varlığın epey etkisi olmuş.

Dünya kapılarının ya da dünya bilincinin kozmik boyuta açılması hem son derece heyecan verici hem de korkutucu. Bireysel çalışmalarda ya da bilimsel laboratuvar deneylerinde ruhsal bağlantıyı kurduğunuz anda ne ile karşılaşacağınızı bilemezsiniz. Gelen ziyaretçi son derece yükselmiş uzaysal bir varlık olabilir. Ya da şeytani diye adlandırılan ve negatif güçlere hizmet veren bir enerji de olabilir. Dünya gezegeni üzerinde yüz binlerce kişinin bilinçli ya da bilinçsiz olarak bu varlıklarla temasa geçtiğini düşünün. İnsan ruhunu, bedenini doğrudan etkileyen enerjiler sosyal ve politik kararları veren ülke yöneticilerini de aynı şekilde etki altına alabilirler.

Daha önce de belirttiğim gibi 1970’li yıllarda başlayan Duru Görü araştırmaları 1990’lı yılların başında Stargate Projesi adını aldı. Yirmi yıl içinde projeye 20 milyon dolar civarında bir bütçe harcandı. Amaç medyumlar sayesinde kozmik boyutlara açılan kapıları saptamaktı. Stargate projesinde son dönemlerinde ikisi kadın olmak üzere toplam üç medyum çalıştı. Yazılı Durugörü yöntemi kullanılıyordu. Telepati, otomatik yazı ve hatta Tarot kartlarının da dahil olduğu bir yöntemdi.


David Morehouse Stargate projesinde medyum olarak görev aldı. Uzun yıllar süren çalışmalarında hem pozitif hem de negatif kökenli varlıklarla karşılaştığını anlattı. Ayrıca bir çok gezegende yaşam olduğunu da görmüştü. “Yaşam sadece bizim fizik evrenimizle sınırlı değil…” diyordu. “Farklı boyutlara açılan kapılar var. Ve sonsuz sayıda evren içiçe geçmiş durumda bulunuyor.” Morehouse deneyimleri sırasında meleksi olarak tanımladığı ışıktan gelen ve son derece koruyucu, pozitif yapıda varlıklarla karşılaştı. Onların karşısında kendisini huzurlu ve güvende hissettiğini belirtiyordu. 

Image result for david morehouse stargate

Morehouse onlarla konuşmak, soru sormak istedi. Ancak ışıktan gelen varlıklar sadece gülümseyip uzaklaştılar. Fizik boyuttan gelen insanları zararsız, meraklı ve çağrılmadan gelen ziyaretçiler olarak görüyorlardı. Yine de sözlü ya da telepatik herhangi bir iletişim kurmadan insanlara yol gösteren ve koruyan bu varlıklar duru görü medyumlarının rehberi olmuştu. David Morehouse aynı zamanda daha düşük seviyeli ve negatif varlıklarla da yüzleşti. Negatif varlıklar kendilerini tıpkı biz insanlar gibi gösteriyorlardı. Morehouse’a içtenlikle yaklaşıp konuşmaya çalıştılar.

Ancak medyum onların gerçekte ne olduğunu fark ettiği anda saldırmaya başladılar. Dördüncü boyutun düşük seviyeli varlıkları her anlamda tehlikeli ve saldırgandı.


İşte bu nedenle Sümer, Babil, Asur gibi antik uygarlıklar yıldız geçitlerinden gelebilecek negatif varlıkları durdurmak amacıyla bazı koruma yöntemleri kullanırlardı. Şehirlerde inşaa edilen yüksek duvarlı kapılar ve geçitler kozmik geçitleri sembolize ederdi. Bu yapıların üstünde ve tam ortada koruyucu tılsımları bugün hala görmek mümkün. Aynı yöntem ev kapılarında da uygulanırdı. Yani aslında Stargate gerçeği modern ve sonradan uydurulmuş bir kavram değil. Atalarımız yıldız geçitlerinin varlığını ve işlevini bizlerden çok daha iyi biliyorlardı. Bugünkü durumda ise konu sadece seçkin bilim adamları ve onlarla birlikte çalışan duru görü medyumları ile sınırlı. 

Parapsikoloji artık laboratuvar koşulları altında, defalarca denenerek UFO araştırmalarında kullanılıyor. Elbette bu çalışmalarda kullanılan teknik cihaz ve ekip son derece pahalı.


Dünyanın belirli noktalarında evrene açılan ve uzaylı ziyaretçilerle iletişim kurmayı sağlayan boyut kapılarının bulunduğu iddia ediliyor. Yani yaşadığımız gezegende bir değil bir çok Stargate var. Yerlerini tahmin etmek zor değil. Bazıları tarihte iz bırakmış uygarlıklardan kalan eserlerde gizli. Bazıları da gözden uzakta ve sıradan insanların bulup ulaşamayacağı kadar iyi saklanmış. Bu geçitlere uzay-zaman kapıları demek de mümkün. 

UFOlarla yakın karşılaşma deneyimi ya da kaçırılma yaşayan pek çok tanık, özellikle kaçırılmanın dünyadakinden farklı bir uzay-zaman boyutunda gerçekleştiğini söylüyorlar. Öte yanda dünyanın astronomik konumu ve sürekli değişen bu konum içinde diğer gezegenlerle olan mesafesi de önemli. Mesela Mars’ın bize yakın olduğu dönemlerde UFO gözlemlerinin artması gibi. Yine benzer nedenlerle NASA 2020 yılında Mars gezegenine dört astronottan oluşan bir ekip göndermeyi planlıyor.

Amerika Birleşik Devletleri, Rusya ve bazı Doğu Avrupa ülkelerinde bilimin parapsikoloji ile ortak çalışmalar yapması ümit verici. Bu çalışmalar evrensel boyutta ve geleceğe yönelik. İnsan ruhu ve psişik yetenekleri bilimsel koşullar altında incelenerek eğitiliyor. Yani medyumluk hiç de küçümsenecek ve hafife alınacak bir yetenek değil. Duru Görü yeteneğinin gelişmesi için kullanılan yöntemler çeşitli. 

Bazı uzmanlar Duru Görünün başarılı olması için meditasyon ve barok müzik dinlemeyi öneriyorlar. Aynı zamanda zihinsel olarak boyut değiştirmeye yardımcı ilaçlar da kullanılıyor. Kendisiyle söyleşi yapma imkanı bulduğum bir başka isim Russel Targ ise duru görü yeteneğimin pek çok insanda var olduğunu ve açığa çıkartmak için gevşemek ve dikkat göstermenin dışında herhangi bir ilaca gerek olmadığı fikrinde.

FARAH YURDÖZÜ