DURUGÖRÜ MEDYUMLARI UFOLARIN İZİNDE

Duru görü, İngilizcedeki teknik adıyla “Remote Viewing” uzun zamandır Dünya Dışı yaşam biçimlerini saptamada bir yöntem olarak kullanılıyor. Amerika Birleşik Devletlerinde ve Rusya’da 1950’li yıllarda gelişmeye başlayan yöntem medyumların gizli serviste görev yapmalarına yönelikti. Bilimsel ve kontrollü medyumluk daha sonra uzay araştırmalarında da etkili oldu. Hatırlatmakta yarar var, medyum fizik engellere rağmen farklı bir yerde ve zamanda olup bitenleri ruhsal yetenekleri sayesinde görüp hissedebilen ya da duyan kişidir. Medyumluğun çeşitleri vardır, ruhsal, fizik, öte alem medyumları farklı alanlarda farklı yöntemler kullanarak çalışırlar. Kısacası gelişmiş ruhsal ve beyinsel fonksiyonlara sahip olan bu kişiler normal gözle görülemeyeni görür ve fizik ötesi boyutlarla iletişime geçerler.

Bu konuda daha ayrıntılı bilgi vermeden önce çok önemli bir açıklama yapmak istiyorum. Türkiyede ve dünyada çok sayıda UFO – uzaysal kökenli tarikat mevcut. Bu gurupların kurucuları ve üyeleri ne Dünya Dışı yaşam araştırmaları ne de uzaysal gelişmeler hakkında bilgiye sahip. Kısmen dinsel kısman felsefi konuları bilim kurgu ile karıştırıp uzaylılardan telepatik mesaj aldıklarını iddia ediyorlar. Yazdıkları kitaplar ve dağıttıkları broşürler hangi ülkede olursa olsun aşağı yukarı aynı hikayeleri tekrarlar, fazla bir yenilik yoktur. Onlara inanıp kendini kaptıranların sonu da ya intihardır ya da maddi açıdan sömürülmek. Ve tabii tüm bunlar bizim konumuzun dışında.  Spiritüel anlamda medyumluk sorumluluk gerektiren ciddi bir fenomen. Hele de medyumluğun bilimsel anlamda laboratuar koşullarında uygulanması çok daha geniş kapsamlı bir alan.Duru görüden önce telekinezi, yani düşünce gücüyle nesnelerin hareket ettirilmesi üzerinde çalışmalar yapılıyordu. Telekinezi ya da duru görü gerçekleştiği anda bedenden çıkan bir şeyin kilometrelerce uzağı görebildiği anlaşıldı. Rusya’da parapsikoloji ve klinik hipnoterapi çalışmaları 1922’de başladı. Deneylerde medyumsal yeteneğe sahip olan kişiler seçildi. Başarılı sonuçlar elde etmek amacıyla ipnoz, ilaçlar, beyin ameliyatları, elektronik mikroçipler kullanıldı. Düşük frekansta elektromanyetik dalgaların da beyin ve insan davranışları üzerinde etkili olduğu ortaya çıktı. Amerika’da yapılan duru görü araştırmaları da aşağı yukarı aynı yöntemleri izledi. Farklı olarak gizli bir yeraltı üssünde elektronik boyutlararası bir iletişim kapısının denemeleri de başlamıştı. İşte Stargate yani Yıldız Geçiti projesinin temelleri böyle atıldı.

Kaçınılmaz bir başka sonuç da uzaktan zihin etkileme yöntemlerinin bir silah olarak kullanılmasıydı. Yönlendirilen elektromanyetik dalgalar sadece beyinde değil kişinin vücudunda farklı bölgeleri etkiliyor ve bazı organlarda bozukluklara neden oluyordu. Aura fizik bedeni kaplayan elektro manyetik alana verilen isim. Aynı şekilde bir kişinin aura alanının bir başka kişinin beyni üzerinde etkili olabildiği ortaya çıkartıldı.

Şubat 1960’da “Bilim ve Hayat” adlı Fransız dergisinde yayınlanan makale telepatinin askeri hedefler üzerinde nasıl kullanıldığı hakkındaydı. Yazı Amerikalı medyumların telepati yoluyla kutup buzulları altında yer alan ilk nükleer denizaltı Nautilus ile iletişime geçtiklerinden söz ediyordu. Başkan Eisenhower ile birlikte  Deniz ve Hava Kuvvetlerinin de bu projede yer aldığı iddiaları vardı. Ayrıca Westinghouse, General Electric gibi tanınmış kurumlar da araştırmanın içindeydiler. Makalede beyin gücünün yeni bir silah olarak kullanılması olasılığından söz ediliyordu.

Zamanın Sovyetler Birliği ise beyin gücünü sadece Dünyada değil uzayda da kullanmaya kararlıydı. Bazı raporlara göre Rusyada uzaya çıkacak kozmonotlar telepati konusunda eğitim alıyorlardı. Telepatik mesajlar şifreli olarak veriliyordu. Ve şaşırtıcı bir sonuç da yörüngedeki kozmonotların telepati konusunda yerküredekinden daha başarılı olmalarıydı. Aslında sadece Rus uzay adamlarının değil Amerikalı astronotların da benzer bir çalışma içinde olduğunu görmek mümkün. Örneğin Şubat 1971 tarihli Apollo 14 Ay uçuşu sırasında astronot Edgar Mitchell uzay kapsülünden dünyada bulunan belirli bir kişiyle telepatik olarak iletişim kurmak amacıyla 150 ayrı deneme yaptı.

Medyumluğun askeri ve savunma amaçlı kullanılması kısaca psişik silahlar anlamına geliyordu. Bazı iddialara göre deneyler siviller üzerinde de etkili oldu. Yapay olarak üretilen manyetik alanlar sinir sistemini etkiliyordu. 1992 yılında ABC Televizyonunda yayınlanan bir belgeselde Rusların tamamiyle psişik yani medyumik güçle çalışan jenaretörler ürettikleri söylendi. Ünlü Rus parapsikolog Edward Naumov psişik jenaretörün yönlendirilen birey ya da insan toplulukları üzerinde etkili olduğunu ifade ediyordu. Sonuç zihinsel ve ruhsal dengesizlikti. Hafıza ve dikkat verme gücünü de bozuyordu. Sovyetler tarafından inşaa edilen dünyanın en büyük jenaretörü zihin kontrol dalgaları yaymak amacındaydı. Amerikalılar tarafından Woodpecker ( Ağaçkakan ) kod adı verilen cihaz Çernobil Nükleer İstasyonunda aktive edildi.

1970’li yılların Sovyetler Birliğinde  parapsikoloji çalışmaları ülke çapında sürüdürülüyordu. Okullarda, Kızıl Ordu subayları arasında ve özellikle de Sibirya mistikleri arasında medyumsal yeteneğe sahip olan kişileri bulma kampanyası başlatıldı. Araştırmalar gizlilik altında yürütüldü. Odesa Devlet Üniversitesindeki laboratuarlar eski bir botanik bahçesinin altında yeraltına inşaa edilmişti. Duru görünün aşamaları ise düşünce gücüyle uzaktan etkileme ve son hedef düşünce gücüyle uzaktan öldürmeydi.

Deneylerde hayvanlarının beyinleri elektromanyetik dalgalarla yüklendi. Bir süre sonra bu hayvanlar kalın duvarların arkasında olup bitenleri fark etmeye başladılar. Ancak hayvan beyni aşırı yüklemeye dayanamadığı için kobaylar kısa sürede ölüyorlardı. Hedef medyumların psişik güçlerini kullanarak deney hayvanlarının kalbini durdurmaktı. Benzer deneylerde ölüme mahkum edilmiş tutuklular da kullanıldı. Bir başka odada ya da mekanda bulunan mahkumun kalp atışlarının yavaşlaması sağlanıyor ve ölüm gerçekleşiyrdu. Doğuştan medyum yeteneğine sahip olan duru görürler ise bedenleri etrafındaki manyetik alanı değiştirerek kendilerini bu tehlikelere karşı koruyabiliyorlardı. Psişik silahlarda amaç düşmanı öldürmek ya da sakatlamaktı. Bir başka yöntem de psişik beyin dalgalarını nesneler üzerinde yoğunlaştırmaktı. Sibirya, Kazakistan ve Altaylarda şaman, yogi ve büyücü doktorların tılsım ve muskalarla yaptıkları çalışmalar örnek alındı. Ruhsal enerjinin tılsım ve muskaya yönlendirilmesi onu taşıyan kişi üzerinde olumlu veya olumsuz etkiler yapıyordu. En basit anlamıyla eşya uğurlu ya da uğursuz şeklinde kabul edilirdi. Aynı yöntem kullanıldı medyumlar hediyelik eşyalar ve Rus bebeklerini düşünce gücüyle etkilediler. Bu hediyeler bazı kişilere verildi, sonuç depresyon ve zihinsel problemlerdi.

Bir başka ilginç duru görü çalışması da kör deneklerle yapıldı. Körlerde medyumsal yeteneğin ne kadar gelişebileceğini araştırıyorlardı. Görme yeteneğinden tamamen yoksun kişilere farklı renkli kağıtlar veriliyor ve parmak uçlarıyla beyaz-siyah, kırmızı-yeşil kağıtlar arasındaki farkı anlamaları isteniyordu. Kağıt çekildikten sonra bile renk etkisini sürdürüyordu. Havada renkten geriye kalan bir etki alanı söz konusuydu.Medyumluk doğuştan gelen bir yetenek ancak meditasyon ve diğer teknik yöntemlerle güçlendirilmesi mümkün. Kontrollü duru görü ise tamamen bilimsel medyumluk olarak kabul ediliyor. Yani insan ruhunda, beyninde ya da DNA’sında var olan psişik yetenek laboratuar ortamında bilimsel deneylerle ölçülüp yönlendiriliyor. Medyumlar geçmiş, şimdiki zaman ve olası geleceğe zihinsel bir yolculuk yaparak mekan ve olayları gözlemliyorlar. Ancak çalışma öncesinde medyum hedef mekan hakkında hiç bir bilgiye sahip olmuyor.

Amerika Birleşik Devletlerinde konuyla ilgili uygulamalar 1970 yılında CIA tarafından başlatıldı ve 1972’de Stanford Araştırma Enistitüsünde ( SRI ) uygulamaya geçildi. Projenin başında Ulusal Güvenlik Örgütü NSA ve Scientoloji tarikatı kökenli isimler vardı. Medyumlar arasında yeteneğiyle dikkati çeken İngo Swann da Scientoloji tarikatına mensuptu. Medyumlardan beklenen % 65 oranında başarı göstermeleriydi. Ama daha sonra aldıkları eğitimle bu oran yukarılara çıkacaktı. Tanınmış duru görü medyumlarından biri de İsrail asıllı Uri Geller idi. Cisimler ve özellikle de metaller üzerinde düşünce gücüyle etki kurabilen Uri Geller 1970’li yıllarda İsrail’den Amerika’ya getirildi ve bilimsel duru görü çalışmalarına başladı. Uri Geller metal bükme, saatleri durdurma, ya da bozuk saatleri çalıştırma gibi yeteneklerini Dünya Dışı varlıklarla kurduğu temas sonrasında geliştirdiğini söylüyordu. Geller’in medyumsal çalışmalarının amacı ve kökeni uzaylılardı. İşin gösteri tarafı yani çatal kaşıkları düşünce yolu ile bükmek ya da kapalı zarflardaki yazıları okumak ise medyumluğun ve psişik güçleri dünyaya tanıtmak amaçlı kullanılıyordu.1991 yılında proje STARGATE adını aldı. Başlangıçtan itibaren projede 40 kadar kişi ve 23 duru görü medyumu yetiştirildi. Bu yeteneğe sahip olduğunu kanıtlayan medyumlar temel olarak üç alanda eğitim görüyorlardı;

Koordinatlı Duru Görü – medyumlara belli bir coğrafi koordinatta ne gördükleri sorulur.

Genişletilmiş Duru Görü – gevşeme ve meditasyon temellerine dayanan yöntem.

Yazılı Duru Görü –  1988 yılından itibaren kullanılmaya başlanan otomatik yazı ve telepatik bağlantı yöntemi. Ancak sonuçlar pek başarılı bulunmadı.

Başlangıçta gizli olarak sınıflandırılan Kontrollü Durugörü çalışması 1995’den itibaren gizlilik kapsamı dışına çıkartıldı. Şu anda duru görü tekniğini öğreten ve herkese açık okul ya da özel kurslar var. Tekniği öğrenmek ve geliştirmek isteyenler normal sayılacak bir ücret karşılığında uzmanlar tarafından eğitiliyorlar. Ve tabii duru görüyü ne amaçla kullanmak istediğiniz de sadece size özel bir bilgi.Uzaysal araştırmalar bir yana, pek çok batı ülkesinde durugörü medyumları polisle iş birliği içinde çalışıyorlar. Polis teşkilatının medyumların fizik boyut ötesini görme yeteneğinden yardım alması bir gizlilik ya da sır kapsamı içinde değil. Hatta bu konuda yapılan TV belgesellerinde medyumun nasıl çalıştığı, özellikle cinayet vakalarını hangi yöntemlerle çözdükleri ayrıntılarıyla gösteriliyor. Ve tabii ki söz konusu medyumların polis ile çalışabilmesi için son derece güvenilir ve yüzde yüz doğru bilgi veren kişiler olması şart. Burada duru görü medyumluğu bir deneme yanılma yöntemi değil, kesin ve doğru bilgi kaynağı olmak zorunda.

Ancak duru görü çalışması duru işiti ve hatta duru koku alma özelliklerini de içeriyor. Yani çalışmayı yapan medyum içsel görme, işitme ve koku alma gibi yeteneklerini sentezleyerek hedefe ulaşıyor. Bazı duru görü medyumları geçmişi ve şimdiki zamanı görmenin geleceğe ulaşmaktan daha kolay olduğunu söylüyorlar. Nedeni ise kesin olarak biçimlenmiş bir tek değil, birden fazla gelecek modellerinin var olması. Yani olası gelecek senaryoları var. Medyum ise olasılıklardan birini görüyor. İlginç bir teori.Yeniden ülkemize dönecek olursak, bizde de kayıp eşya ya da insanları bulan, yerlerini tarif eden, fizik ötesini görme yeteneğine sahip medyumlar var. Bazıları daha klasik bir yolda çalışmalar yapıyorlar ve onları “hoca” olarak tanımlıyoruz. Ve tabii yine işinin ehli olan bu kişiler doğal yeteneklerini manevi inançlarıyla birleştirmiş durumdalar.Maneviyat ya da bilimsel duru görü teknikleri; bu insanlar kilometreler ötesinde olanları, geçmişte yaşanan ve gelecekte yaşanacakları görme yeteneğine sahipler.

Duru görü uygulaması aslında o kadar da karmaşık değil. Siz de küçük bir deneme yapabilirsiniz. Arkadaşınızdan ya da eşinizden herhangi bir nesneyi size göstermeden evde saklamasını isteyin. Saklanan cismin ne olduğunu size söylememesi gerekir. Sonra sakin bir şekilde bilinçli olarak kendinize sorular sormaya başlayın; cismin büyüklüğü, rengi, evde bulunduğu yer gibi. Ve cevapları bilinç altınızın yani ruhsal farkındalığınızın bulmasına izin verin. Duru görünün temeli bilinçli aklın sorduğu sorulara ruhsal zihnin cevap vermesidir. Her aşamada zihninize gelen görüntü ya da kelimeleri bir kağıda yazın, gördüklerinizi çizin. Bu sisteme göre beden ve sinir sisteminin bilgiyi doğrudan alacağından bilinçli zihnin araya girmesine izin verilmez. Ruhsal yoldan algılanan görüntü ya da bilgi eliniz aracılığıyla kağıda bir resim şeklinde aktarılır.

Duru görü medyumları geçmişi ve geleceği görme yeteneğine sahipler. Yani bir anlamda zamanda ileri ve geri yolculuk yapıyorlar. Bu arada zamanda ileri gidildiği zaman geleceğin teknolojik bilgilerini de zamanımıza getirip uygulama şansı var. Bilimsel duru görü medyumlarının evrende var olan kozmik bir hafıza bankasına ulaşıp oradan bilgi aldıkları söyleniyor. Bu kaynağın bir başka adı da Akaşik Kayıtlar. Yani evrende var olan ve olacak her türlü olayın, söylenen ve söylenecek her türlü sözün kayıtlı olduğu bir merkez. FARAH YURDÖZÜ