NEW YORK; YILAN TANRIÇANIN YENİ TAPINAĞI

Geçmişten bugüne dünya üzerinde pek çok şehir belirli bir inanç doğrultusunda, o inancın simgesi olarak tasarlandı ve kuruldu. Önce Pagan daha sonra da Hristiyan inanca bağlı tapınak ve kiliselerin enerji / ley hatları üzerinde kurulması buna bir örnek. Kendi ülkemizde ise Nemrut dağında yükselen yapay tepe ve tapınak, Kapadokya yeraltı kentleri ve Efes antik kentinin üçgen oluşturan ley hatları üzerinde bulunduğunu biliyoruz. Geçmişin mimarları şehir planlaması yaparken mekanın manyetik özelliklerine, ruhsal enerji yüküne göre karar veriyorlar ve tapınakları, sembolik heykelleri belirli bir amaç doğrultusunda tasarlıyorlardı. Yani hiç bir şey rastlantı sonucu ya da sadece güzel görünsün diye yapılmıyordu.

Efes antik kentinde hakim olan Pagan inanış, Tanrıça Artemis kültü ve tapınma biçimi ilk hristiyanların bölgeye gelmesiyle hakimiyetini kaybetmeye başladı. Paganlar dışlandılar, Hristiyanlık resmi din haline geldi. Ama aslında Pagan inanış sistemi ve Tanrıça kültü hiç bir zaman yok olmadı. Farklı isimler ve resimler altında bugüne kadar varlığını sürdürdü. Paganizmde tanrı ve tanrıçalar dinsel sistemin temeli olsa da tanrıça inancı her zaman için daha güçlü ve etkiliydi,  hala da öyle. Ana Tanrıça inancı Mezapotamya’da başladı, Anadolu’da en güçlü konumuna erişti. Hristiyanlık görünüşte Pagan sistemi ortadan kaldırdı fakat Ana Tanrıça sembolü Meryem Ana figürüyle yer değiştirdi. Bugün Kutsal Meryem Ana evinin yine Efes yakınlarında bulunması da dikkat çekici bir nokta. Meryem Ana’nın Hazreti İsa’nın ölümünden sonra Efes yakınlarındaki Bülbül Dağına gelip yerleştiği söylenir. Meryem Ana evi günümüzde hem Müslüman hem de Hristiyanların inanç ve saygı ile ziyaret ettikleri kutsal bir mekan. Hristiyanlar buraya hacı olmak için geliyorlar.

Ancak görüyoruz ki Tanrıça ibadeti tabii ki Efes ile sınırlı kalmamış. Avrupa ülkeleri boyunca özellikle de Fransa, İtalya, Portekiz gibi katolik ülkelerde Meryem Ana / Tanrıça inancı Hz.İsa’dan bile daha önemli. İspanyada Bakire Meryem Ana figürü bölgelere göre farklı isimler alıyor. Özellikle Hz.İsanın çarmıha gerilip üç gün sonra dirilmesinin kutlandığı Paskalya gibi Hristiyanlık için büyük önem taşıyan kutsal dini bayramlarda törenler neredeyse tamamen Meryem Ana üzerine kurulu.

Pagan kökenli tanrıça figürü değişik kültürlerde değişik isimler altında ortaya çıktı ve etkisini bugün de sürdürüyor. En eskiden en yeniye doğru bir sıralama yapacak olursak ;Tiamat, İştar, İnanna, İsis, Semiramis, Diana, Venus, Artemis, Diana, Libertas, Mary ( Meryem ) tanrıça sembolünün aldığı farklı isimler. Ama hepsi de aynı kökten geliyor ve aynı inanca hizmet ediyor. Değişik isimler tanrıçanın farklı özelliklerini yansıtıyor. Çünkü tanrıça aynı zamanda pek çok güce sahip; anne, sevgili, koruyucu, avcı, büyücü gibi.

En eski tanrıça inancının Ejderha Tanrıça Tiamat olduğunu görüyoruz. Sümer mitolojisinde Tiamat yarısı insan yarısı yılan karışımı bir varlık. Doğrudan Sürüngenimsi / Reptilian ırkı ile bağlantılı. Reptilian ırkın kutsal sembollerinden biri.Tiamat ve Türk kültüründe yer alan yarı kadın yarı yılan Şahmaran birbirlerine çok benziyorlar. Tiamat okyanustan gelmesine rağmen yeraltı dünyasında yaşıyor, tıpkı Şahmaran gibi. Tiamat tarih içinde kültürden kültüre ilginç bir değişim geçiriyor. Ve Tiamat bir süre sonra Melusina oluyor. Melusina ilk bakışta bir deniz kızına benzese de ondan çok farklı. Melusina’nın iki adet yılan kuyruğu ya da bacağı var. Melusina bugün çok tanınmış bir markanın sembolü; Starbucks Cafe’nin logosunda gördüğünüz ve balık kız sandığınız figür aslında Melusina yani Yılan Tanrıçanın modernize edilmiş şekli. Yılan Tanrıça’nın tarihteki değişimi çok ilginç. Bir süre sonra yılan bacaklarını kaybediyor ve belden aşağısı uzun etek giyen normal bir kadın görünümüne bürünüyor. Ancak yüzyıllar boyunca ve her toplumda tanrıça sürekli bir yılan figürüyle beraber resmediliyor ya da heykellerde bu şekilde yansıtılıyor. Mezopotamya’dan Efes ve Bergama’ya, oradan Avrupa’ya  kadar uzanan coğrafyada tanrıça “Yılan Tanrıça” adını alıyor.Sümer Tanrıçası İnanna “Sürüngen / Yılan Tanrıça” olarak biliniyor. Aynı zamanda Venüs ve Ay ile de ilişkili. Yine Pagan inanışları dahilinde özellikle Roma İmparatorluğunda öne çıkan bir tanrıça daha var; Libertas. Libertas özgürlük ve şans tanrıçası. Daha doğrusu Libertas ana tanrıçanın özelliklerinden sadece biri. Bugün toprak altından, arkeolojik kazılardan çıkartılan antik Roma paralarında Libertas’ın resmini görmek mümkün. Bu arada sakın Libertas’ın gömülen eski paralarla unutulup gittiğini düşünmeyin. Tanrıça Libertas 19.yüzyılda çok muhteşem bir anıtla modern dünyaya yeniden doğdu. Bu tekrardoğuş Yeni Dünya’da, Amerika’nın New York kentinde gerçekleşti. New York limanında 1886’dan beri kentin simgesi haline gelmiş olan Özgürlük Anıtı ya da Lady Liberty aslında tanrıça Libertasın ta kendisidir. Lady Liberty yani asıl adıyla Tanrıça Libertas New York şehrini simgeler, korur ve yeni Pagan inanış merkezini meşalesiyle aydınlatarak gösterir. Tıpkı bir zamanlar Efes’de Artemisin Pagan merkezi gösterdiği gibi.

Roma Tanrıçası Libertas ile Özgürlük Anıtı Lady Liberty’yi yanyana koyarsanız aradaki benzerliği değil, birebir kopyayı görürsünüz. Burada asıl soru çoğunluğunu Musevi ve Hristiyanların oluşturduğu New York şehrinde sembol olarak neden bir Pagan tanrıçanın seçilmiş olduğudur? Daha sonraki bölümlerde de göreceğimiz gibi Libertas / Özgürlük Anıtı New York’daki tek Pagan sembol değil. Şehir tamamen Pagan ve okültist bir planlama üzerine kurulmuş. Ve Özgürlük Anıtı / Tanrıça Libertas denizin ortasındaki küçük adasında pek çok gizemi, şifreyi içinde barındırıyor. Mitolojide tanrıça denizden gelir, tıpkı Ejderha Tiamat gibi. Maria ya da Mary adı da Mare yani “deniz” ile bağlantılıdır. Özgürlük Anıtının denizin ortasında bir adada yer alması rastlantı olmasa gerek. Ada “Özgürlük Adası” olarak biliniyor. Özgürlük heykeli 1886 yılında Fransa tarafından Amerika’ya hediye edildi. Amerika’nın bağımsızlığının yüzüncü yıl kutlamasıydı ve Fransız hükümetinin dostluk mesajını içeriyordu. Heykel Frederic August Bartholdi tarafından tasarlandı. İç tasarım ise Eyfel kulesinin de mimarı olan Alexandre Gustave Eiffel tarafından yapıldı. 93 metre yüksekliğindeki heykelin dış yüzeyi bakırla kaplandı. Bu arada ilginç bir başka nokta daha var; gizemcilikte bakır Tanrıçanın sembolüdür. Dahası New York City “Big Apple / Büyük Elma” olarak da bilinir. New York’da satılan tişört, anahtarlık, kupa gibi hediyelik eşyalarda “Büyük Elma” sembolü mutlaka yer alır. Elma, tanrıçayı simgeler. Ve elma aynı zamanda yasak meyvedir, günahı simgeler. Havva bir “sürüngen” olan Şeytan tarafından kandırılmış ve yasak elmayı yemiştir.

Evet bu şehir Özgürlük Anıtı ile ünlüdür ama aynı zamanda Wall Street bölgesinde yer alan New York Borsası da önemli merkezlerden biridir. Hatta öyle ki dünyanın parasal  kaderi bu noktada yer alan borsadan ve sayısız finans şirketinden yönetilir. Tıpkı bir zamanların Efesinde Artemis Tapınağının bir bankaya dönüşmüş olduğu gibi. Antik Efes’te Artemis Tapınağı kralların, tacirlerin ve zenginlerin mal varlıklarını, paralarını sakladıkları bir banka olmuştu. Tanrıça Artemis tapınağı yani bankayı koruyordu. Özgürlük Anıtı ise New York Borsasının koruyucusu gibidir. Ve her nedense Artemis Tapınağı ile New York Borsasının mimari planları da birbirine fazlasıyla benzer. Belki de “paraya tapma” terimi aslında buradan geliyordur. Kısacası eskinin Pagan kült merkezi Efes, artık New York’a taşınmıştır. New York, antik Efes’in yeni enkarnasyonudur ve Pagan inanış biçiminin dünyadaki en önemli merkezlerinden biridir. Ve yine ilginç noktalardan biri de Anton La Vey tarafından kurulan Şeytanın Kilisesinin New York’da Hell’s Kitchen ( Cehennem Mutfağı ) adlı semtte bulunmasıdır.

Antik Efes’te Hristiyanlığın yayılmasıyla, Pagan inanç sistemi ve tanrıça kültü giderek zayıfladı. Zaman içinde Efes kenti Pagan uygulamalarla beraber ortadan kalktı, bir anlamda öldü. Ama biz evrende hiç bir şeyin yok olmadığını ve reenkarnasyon, yani yeniden bedenlenmenin kozmik bir yasa olduğunu biliyoruz. Sadece insanlar değil, gezegenler, ülkeler ve kentler de reenkarnasyon yasasına bağlılar. Bir zamanlar ülkemiz topraklarındaki Pagan merkezi Efes de öldü ve asırlar sonra yeniden dünyaya geldi… bugünün modern New York kenti Efes’in ruhen  yeniden bedenlenmiş halidir. Eski Roma’nın Dünya Dışı ziyaretçilerden miras aldığı, Yılan Kardeşliğinden kaynaklanan Pagan ruhu artık New York’ta yaşıyor. Modern zamanların yeni Pagan merkezi New York şehridir. Öte yanda Pagan / Reptilian Tanrıça Libertas ya da Lady Liberty sadece New York şehrini değil, kıtanın ve hatta gezegenin tümünü varlığıyla etkilemektedir.

İkibin yıl önce antik Efes ve Bergama kentlerini süsleyen, Yılan Kardeşliğinden kalma semboller bugün New York şehrinin caddelerinde, binaların dış yüzlerinde ve Grand Central Terminal gibi son derece önemli noktalarında. Elbette ki Pagan ruhunun New York’ta yeniden bedenlenmesi sadece sembolik anlamda değil.

New York’daki gizemci sembolizm bu kadarla kalmıyor. Pagan sisteme göre evren dişi ve erkek elementler üzerine kurulmuştur. Ay; dişi, Güneş; erkek, su; dişi, ateş; erkek gibi. Astroloji, Tarot ve diğer kehanet sanatları da bu prensipler üzerinde hareket eder. New York şehri de herkesçe çok bilinen bir erkek ve bir de dişi prensibi içinde barındırıyor. Özgürlük Anıtı tabii ki tanrıça yani dişil prensip. 102 katlı ve Amerika’nın en yüksek mimari eseri olan Empire States Binası ise erkek prensibi simgeliyor. Empire States Building evrende erkek gücünü gösteren fallik bir semboldür. Ve binayı yakından incelerseniz modern bir Ziggurat planına göre yapıldığını görürsünüz. Özellikle kuleden itibaren kademeli olarak genişleyen ilk üç kısım tam bir Ziggurat’ı andırır. Yani 1930’ların Art Deko anlayışına göre yapılan devasa kule Mezapotamya’nın tanrılara adanan tapınağı Zigguratı kendine örnek almıştır.

New York’ta bir başka Pagan sembolizim de Dünya Finans Merkezi binalarıdır. Yanyana iki kule birinin çatısında mükemmel inşaa edilmiş bir piramit diğerininkinde ise bir kubbe vardır. Piramit erkek prensibi, kubbe ise dişi prensibi gösterir.

FARAH YURDÖZÜ