KAYMAKLI YERALTI KENTİNDE YAŞADIKLARIM

GENEL İZLENİMLERİM

Öncelikle Kapadokya genel anlamda insana içsel huzur veren, aurası çok aydınlık ve temiz bir bölge. Bölgenin ruhu dingin ve güven verici.  Şimdiye kadar 1996, 2017 ve Kasım 2019 olmak üzere toplam üç kere Kapadokya’yı ziyaret ettim. Elbette sadece üç gezi bölgeyi tanımaya yetmez. Coğrafi açıdan hem çok geniş hem de sürprizlerle dolu. Ve sanki sürekli değişen, farklılaşan bir yapısı var. Tarihsel açıdan bölgeyi ayrıntılı gezmek için dolu dolu 5 gün gerekir diye düşünüyorum.

1996 yılındaki Kaymaklı ziyareti bende asla unutmayacağım bir iz bıraktı. Çünkü o gezide yanımdaki iki kişiyle beraber hala anlam veremediğim garip bir olay yaşadık.

Bir tur şirketiyle gitmiştik, yaklaşık 50 kişi kadar olan gurubumuz ve en önde rehberle Kaymaklı yeraltı kentine girdik. Öğleden sonra saat 3:00 civarıydı. Bir süre rehberin arkasından yürümeye devam ettik. Ama sonra farkına bile varmadan ben ve yanımdaki iki arkadaşım nedense guruptan koptuk. Sanırım su içmek ya da resim çekmek için durakladığımız bir sırada kalabalık gurup arkada kaldığımızı göremeden yürümeye devam etti.

Biz ne yöne ilerleyeceğimizi düşünürken tur rehberinin sesi de uzaklaştı ve duyulmaz oldu. Arkadaşlarım ve ben küçük bir mağara odasında yalnız kaldık. Yaklaşık 4 metre çapında dairesel bir odadaydık, tabii ki içeriye bir kapıdan girmiştik ama şimdi çıkışı bulamıyorduk. Daha doğrusu çıkış yok olmuş, kapı örtülmüştü.

Henüz cep telefonlarının yaygın kullanılmadığı bir dönemdi ve zaten o derinlikte olsa da çalışır mıydı bilemiyorum.

PANİK YAŞANDI

Doğal olarak korktuk, paniğe kapıldık. Mağaranın içinde çaresizce dolaşıp duvarlara vurmaya başladık. Zaten gidilebilecek fazla bir yer de yoktu. Giriş çıkış yapılan kapı örtülmüştü. Sanki bir güç bizi orada tutmak istedi, çıkış vermedi. Ve tüm bunlar çok hızlı bir şekilde yaşanırken sanki biz zamandan, mekandan koptuk. Farklı bir ruh haline girdik. Bulunduğumuz ortam, Kaymaklı yeraltı kenti adeta canlı, zeki bir varlık gibi, bize bir mesaj vermek istedi.

Ben “burada ölürüz herhalde” diye düşünmeye başladım. Hiç bir hava deliğinin, giriş çıkışın olmadığı o yerde ne kadar dayanabilirdik? Yanımızda birer şişe sudan başka şey yoktu. Tüm bu tatsız düşünceler kafamızdan geçerken bum!!! Arkamızda yeniden açık bir kapı belirdi. O küçücük yerde girdiğimiz kapı tekrar açıldı, dışarı çıkmamıza izin verildi.

Telaşla çıktık, rehberi, gurubu bulduk. Tabii rehber ve diğer ziyaretçiler bizim kısa süreli de olsa kaybolduğumuzu fark etmemişlerdi bile. Yaşadıklarım beni o kadar etkiledi ki hemen bir resim çektirdim. O zamanlar içine makaralı film takılan mekanik fotoğraf makinesi kullandığımı da hatırlatayım, henüz dijital kameralar çağı başlamamıştı.

Kaymaklı Yeraltı Kenti – 1996

RAĞMEN…

Yerin metrelerce altında, dar bir kaya odasında kapalı kalma deneyimini yaşadım. Ama buna rağmen Kapadokya yeraltı kentleri bana ne o gün ne de sonrasında asla olumsuz bir duygu vermedi. Geçici paniğe rağmen geziyi son derece keyif alarak tamamladık.

2017 ve Kasım 2019 gezilerimde bu olumlu ruh hali daha da güçlendi. Kapadokya dışarıdan bakıldığında ihtişam ve tarihsel zenginliği simgeliyor. İçeriden bakıldığında ise biraz hüzün, biraz da içsel kabullenme duygusuna sahip bir yer. Bu arada yaşadığımız gezegen ve üzerindeki her türlü coğrafi oluşumun, insan eliyle ya da insan olmayanların eliyle kurulmuş, yapılmış tapınak, bina ve mekanların canlı olduğunu hatırlatmak isterim. Evet mekanlar da canlıdır, onların da bir kimliği, ruhu, karakteri vardır. Ve eğer duymayı, dinlemeyi bilirseniz size çok şey anlatırlar.

Derinkuyu – 2017

2017 ziyaretimde Derinkuyu yeraltı kentini gezdim ve her şey çok güzeldi. Kasım 2019 Kaymaklı yeraltı kentine yeniden döndüğümde önceki gibi açıklamayan garip bir şey tekrar olur mu diye merak ediyordum, olmadı. 8-9-10 Kasım araştırma gezimizde sadece ben değil geziye katılan tüm dostlarımız aynı olumlu ve dingin ruh halini paylaştılar.

8-10 Kasım 2019 Kapadokya Araştırma Gezisi

YERALTI KENTİNİN MESAJI

Bir mekanda yaşayan, orayı kullanan insanlar, aile ya da topluluklar, düşünce ve duygularından, kimliklerinden pek çok izi geride bırakırlar. Bir tür parmak izi gibi, duygu ve düşünceler dijital kalıntılar  şeklinde mekana yerleşir. Derinkuyu ve Kaymaklı kentlerinde beni itmeyen, dostça, kabul edici bir ruh hali buldum. Bu kentlerin sahipleri insanlara düşman değil. Bazen de sırlarını paylaşmak için küçük fırsatlar yaratıyorlar. 1996 ziyaretimde yaşadığım da böyle bir olaydı. Kaymaklı ruhu bana bir mesaj vermek istedi, bir karşılama, bir hoş geldin mesajı gibi. Orada yalnız olmadığımızı belli etmeye çalıştı. Ve zaman içinde metafizik alemde yaşadıklarım bu düşüncemi güçlendirdi.

Özetle yeraltı kentleri zaman yolcularının, metafizik varlıkların, evrensel sırları taşıyanların sevdikleri yerler. Sıradan bir hafta sonu gezisinin çok ötesinde insanın aslına döndüğü, ruhsal  yolculuk kapılarının açıldığı mekanlar. Bir sonraki geziyi şimdiden sabırsızlıkla bekliyorum.

FARAH YURDÖZÜ

KAPADOKYA MUMYALARI