BİR DURUGÖRÜ MEDYUMU’NUN MARS GÖZLEMLERİ

Amerikan askeri ve güvenlik birimlerine bağlı olarak çalışan duru görü medyumları Mars gezegeni hakkında şaşırtıcı bilgilere ulaştılar. Medyumlardan alınan bilgiye göre Mars’ta halen insana benzer görünümde bir ırk yaşıyor. Ancak bu gurup gezegeninin yüzeyinde değil, yeraltı mağaralarından oluşan alt dünyada yerleşmiş. İnsanımsı olarak adlandırılan Mars halkının uzak geçmişte yaşanan bir felaketten sağ kalanlar olduğu düşünülüyor ve teknolojik olarak dünyadan 150 yıl ilerideler.
Duru görü medyumlarından alınan bilgiye göre Mars’ta geçmişte bir doğal felaket nedeniyle büyük bir tehlike yaşandı. Bu noktada Griler gezegeni kurtarma karşılığında Mars’da var olan hümanoid – yani insan benzeri – ırk üzerinde her türlü kontrolü almak istediklerini belirttiler. Böylece Mars halkı yeraltı mağalarına saklanmak zorunda kaldı.

Image result for mel riley remote viewing
MEL RILEY

Durugörü medyumu Mel Riley 13 Aralık 1988 tarihli bir raporda kendi deneyimlerini şöyle anlatıyor;

“Durugörüye başladıktan bir süre sonra beden dışı yolculuğa çıktım. Ulaştığım mekanda rahatça ilerliyordum ama nerede olduğumu ben de bilmiyordum. Etrafta gördüklerimi anlatmaya başladım. Hangi boyutta olduğum hakkında en ufak fikrim bile yoktu ama geldiğim yer kesinlikle fiziksel bir mekandı. Etraf tamamen boştu ve ilerisi karanlıktı. Coğrafi olarak kurak ve kayalık tepelerin varlığını sezdim. Biraz ötede etrafı çimenlerle çevrili bir göl gördüm.

Bana Titikaka gölünü hatırlattı. Daha sonra dairesel yapıda bir bina dikkatimi çekti. Binadan çıkan ya da dışarıdan ona doğru gelen güneş ışığı benzeri ışınlar vardı.
Aşağı doğru eğilimli bir yoldan geçip binaya girdim. İçerisi serin ve karanlıktı, tıpkı bir mağara gibi kayalardan yapılmışa benziyordu. Daha sonra kendimi duvarları pürüzsüz taştan yapılmış bir koridorda buldum. Koridordan ilerleyerek tavanı çok yüksek ve kubbeli bir odaya geldim. Daha önce bir piramitin içini asla görmedim ama bu geniş oda bana piramit izlenimi verdi. Odada bir tür sunak vardı, açıklayamadığım bir güç beni sunağa çıkıp üzerinde yatmaya zorladı. Etrafta beyaz giysili varlıklar dolaşıyordu ve odanın bir köşesinde yarım daire oluşturacak şekilde durdular.Hemen arkamda duran bir varlığın kadın olduğu hissine kapıldım.

Mekan çok loş bir ışıkla aydınlatılmıştı ve burası sanki kutsal ya da dinsel bir yerdi. Orayı hayatımda ilk defa görmeme rağmen bana tanıdık geldi.Ben hala sunağın üzerinde yatarken varlıklardan biri yanıma geldi. Birden bedenimin her yanı beyaz bir ışıkla aydınlandı. Işık varlığın alnından geliyordu. Varlık ellerini midemin güneş ağı çakranın olduğu yere doğru uzattı. İşte o anda bulunduğum mekanla ruhsal bağlarımın zayıfladığını hissettim geri dönüyordum.”