UFO KAÇIRILMALARINDA DOĞAÖTESİ VARLIKLAR VE TARİHTEN ÖRNEKLER

Daha önce de pek çok örneğini gördüğümüz gibi benzer ya da aynı olaylar zaman içinde, isim ve tanım değiştirerek yeniden karşımıza çıkıyor. Toplumsal kültüre, anlayışa ve beklentilere göre yeniden biçimlenen kavramlar insanları ruhsal ve bedensel açıdan aynı şekilde etkiliyor. Kaçırılma fenonemi de bunlardan biri. Ancak Kaçırılmada fizik ve metafizik değerler birbirine karışmış durumda. Ya da en azından biz yaşadığımız fizik boyuttan bakınca öyle olduğunu sanıyoruz. Çünkü yapımız gereği hala fizik boyuta aşırı derecede bağımlıyız,. Dünya insanları için metafizik henüz az sayıda kişinin iletişim kurabildiği, ayrıcalıklı bir alem. Oysa ki Kaçırılma vakaları, raporlar nereden gelirse gelsin hem fiziksel hem de ruhsal öğeleri barındırıyor. Buna en basit örnek Gri uzaylının kapalı pencereden odaya girme yeteneğine sahip olması, ama aynı zamanda fiziksel, maddesel özellikler de taşıması. Yani Gri uzaylı size dokunduğu zaman parmaklarının varlığını hissedersiniz. Küçük bir hatırlatma yapalım; Griler UFO ve Kaçırılma literatüründe “ Extraterrestrial Biological Entity “ , yani ( Dünya Dışı Biyolojik Canlı ) olarak isimlendirilir. Gri varlıkların metafizik yetenekleri olmasın

a karşın “Biyolojik Canlı” olarak sınıflandırılmaları ilginç. Yirminci yüzyıl insanı UFOlar ve Kaçırılmalar hakkında aşağı yukarı 1947’den sonra net bir bilgiye sahip oldu.

Ama artık çoğumuzun bildiği gibi Dünya Dışı ziyaretçiler sadece çağımıza özgü modern bir kavram değil. 1947’den sonra yaşananlar, mesela Kenneth Arnold’un yakın UFO gözlemi, ya da 1957 Villas Boas yakın uzaylı teması var olan gerçeğin insanlara hatırlatılması gibiydi. Zaten var olan evrensel gerçek 1947’ye kadar başka isimler altındaydı sonrasında isimler ve sıfatlar değişti. Bugün “Dünya Dışı Biyolojik Canlı” dediğimiz ziyaretçiler geçmişte peri, cin, şeytan, melek vs.. şeklinde isimlendirildi ve şartlar gereği daha soyut, daha ulvi bir bakışla yorumlandı. Pekiyi cinler, periler, melekler ve şeytanlar uzaylılarla aynı kaynaktan mı geliyor? İnsanın iyiliği için mi varlar yoksa bize zarar vermeye mi çalışıyorlar? Uzaylılar aslında cin mi? Ya da cin diye bildiklerimiz aslında uzaylı mı? Ne büyük karmaşa değil mi? Hemen cevap vermek kolay değil. Ama biraz geriye gidip eski zamanlarda neler olduğunu okumak, araştırmak mümkün.
İnsanlarla metafizik özelliğe sahip varlıkların yakın teması tarih boyunca sıklıkla karşımıza çıkıyor. Örneğin periler insanları, insan bebeklerini alıp periler diyarına götürmeyi çok seviyorlar. Bizim kültürümüzde de sıkça yer alan perilerin dünyasından başka bir alem, ya da boyut olarak söz ediliyor. Ancak asıl ilginç olanı perilerin kaçırılma öncesinde insanlara koyu kıvamlı içecek bir sıvı vermeleri. Sayısız modern UFO gözlemi ve ardından gelen uzaylı kaçırmalarında da aynı şey oluyor. Tanıklar uzaylılar tarafından verilen bir sıvıyı içmek zorunda kalıyorlar. Dahası da var, geçmişin perileri kaçırmadan önce insanları felç edip hareketsiz kalmalarını sağlıyorlar. Bilinçli felç uzaylılar tarafından kaçırılan her tanığın ya da her kurbanın mutlaka deneyimlediği bir kavram. Aradaki benzerlikler düşündürücü. Geçmişin perileri felç durumundaki insanı havada taşıyarak kendi dünyalarına götürüyorlar. Ve bu ziyaretçiler genelde şeffaf küreler içinde yolculuk yapıyorlar. Periler tarafından alınan insanlar geri getirildiklerinde vücutlarında morluk, kesik ya da dairesel şekilde izler oluşuyor. Benzer izler bazı kültürlerde “Şeytan’ın işareti” olarak isimlendirilmiş. Modern kaçırılma vakalarında cilt üzerinde görülen izler ise kaçırılma sırasında yapılan tıbbi uygulamalara bağlanıyor. Tarihsel metinler perilerin çok değişik türde ve görünümde olduğunu söylüyor. Ancak en iyi bilinenleri ufak tefek yapıda olanları. Ortak özellikleri ise insanlarla mutlaka cinsel yakınlık kurmaları.

Geçmişte sadece periler değil, şeytanlar gurubuna giren biraz daha karanlık kökenli varlıkların da insanlara cinsel açıdan büyük bir ilgi duyduklarını görüyoruz. Daha çok Hristiyan inançlarında yer alan şeytan ve cadılar arasındaki ilişkiler ilerleyen zamanlarda cadı avlarının başlamasına da yol açmıştı. Önceleri kilise ruhsal varlıklar ya da önemsiz alt seviyede şeytanlar tarafından ziyaret edilen insanlara hoşgörülü davranıyordu. Ancak bu hoşgörü bir süre sonra bitti ve şeytanlarla cinsel ilişkiye girdiği düşünülen tüm kadınlar, cadı olsun olmasın, yakılarak öldürülmeye başlandı. İnanca göre şeytanlar hem kadınları hem de erkekleri ziyaret ediyorlardı. Kurbanların hemen hepsi kendi istekleri dışında gece vakti yataklarından alınıp “bir yere” götürülüyordu. Kurbanlar bu kaçırılma sırasında odada bulunan bir kaç değişik varlıktan söz ederlerdi.

Kayıtlara geçen ilk olaylardan biri 1468 tarihini taşıyor ve bu olayda Şeytan’ın cinsel organı buz gibi soğuk diye tanımlanıyor. Burada yine modern zaman kaçırılmalarına dönelim; pek çok vakada Sürüngenimsi varlıklarla ilişki kurmak zorunda kalan tanık da bu yaratıkların cinsel organını “buz gibi soğuk” diye tanımlamışlardır. Benzerlikler bu kadarla da bitmiyor; bugünün insan kaçırmalarında uzaysal varlıkların kadınlardan yumurta erkeklerden ise sperm aldıklarını biliyoruz. Daha önce de belirttiğim gibi amaç melez bir ırk yaratmak. 13. yüzyıldan kalma belgelerde şeytanların da erkek kurbanlardan sperm aldığı yazılı. Kadın kılığına giren bazı şeytanlar da erkeklerden sperm alıyorlar. 1698 yılından kalma bir mahkeme raporu ölmüş kocasının geri dönerek kendisini hamile bıraktığını iddia eden bir kadına ait. Belli ki kadını ziyaret eden varlık her neyse kocasının görüntüsünü almış. UFO-uzaylı kaçırılmalarında sıklıkla rastlanan bir durum. Modern zamanın kaçırılma kurbanları ölmüş yakınları tarafından ziyaret edildiklerini anlatıyorlar. Daha doğrusu ölmüş yakınlarının görüntüsünde olan bir varlıkla karşılaşıyorlar.

UFOlar ve uzaylılarla ilgili benzer tarihsel raporlara pek çok ülke ve kültürde rastlamak mümkün. Jacques Vallee bu konuda en kapsamlı kitapları yazan bir araştırmacı. 1969’da yazdığı “Passport to Magonia” ( Magonia’ya Pasaport ) adlı eserinde 15.yüzyıldan kalma çarpıcı bir örnek vermiş; “ Bir gün Lyon kentinin göklerinden yere uzay gemileriyle gelen üç erkek ve bir kadın indi. Bütün şehir etraflarına toplandı ve onların Charlemagne’ın düşmanı Grimaldus tarafından gönderilen büyücüler olduğunu hasatı yok etmeye geldiklerini haykırmaya başladı.”

Kuşkusuz 15.yüzyıl Fransa’sında en büyük mal varlığı hasat, en büyük tehlike ise büyücülerdi. Gökyüzünden herhangi bir makine ile inen yabancıların da bu şekilde tanımlanmasına şaşırmamak lazım. Ancak, bugün UFO ve uzaylı dediğimiz varlıklar geçmişten bu yana dünyayı ziyaret ediyorlarsa, gelecekte de aynı şeyi sürdürecekleri düşünülebilir. Günümüzden bir kaç asır sonrasının insanları kim bilir gelişen teknoloji ve sosyal yapı çerçevesinde bu ziyaretçilere ne isim verecekler?

FARAH YURDÖZÜ