KAÇIRILMA RUHSAL AYDINLANMAYA GİDEN YOL MU?

Yukarıdaki listeyi okuduktan sonra yol pek de aydınlık gibi  görünmüyor… ileri teknoloji ve ipnozla kontrol sayesinde robotlaştırılan insanlar gizli tesislere götürülüp tıbbi kontrolden geçiriliyorlar. Bedenlerine mikroçipler yerleştiriliyor ve sonra bu kişiler geri getirildiklerinde hiç bir şey eskisi gibi değil.

Ama diğer yanda yüzlerce kaçırılma kurbanı deneyimlerinin son derece olumlu ve huzur verici olduğunu iddia ediyor. Onlara göre yaşanan fiziksel acı, ve hatta korku insanlığın geleceği açısından gerekli. Gönüllü kobay olmayı severek kabul eden bu kişiler kaçırılma sonrasında yaşama daha farklı bir gözle baktıklarını ve ruhsal farkındalıklarının yükseldiğini söylüyorlar.

Acaba bu kişler D.D.lar tarafından onlara yüklenen yapay hafızaya dayanarak mı konuşuyorlar? “Screen memory” yani gerçek hafızanın yapay anılarla örtülmesi de bir gerçek. İpnozla geriye dönüş seanslarında kişilerin gerçek deneyimleri ile hatırladıklarının tamamen farklı olduğu ortaya çıkıyor. Örneğin bazı tanıklar kaçırılma sırasında ölmüş ya da hala hayatta olan yakınlarıyla karşılaştıklarını iddia ediyorlar. Oysa bu bir illuzyon. Kaçırılmada aktif rol alan Griler ve bazen de Sürüngenimsi uzaylılar düşünce kontrolü ile kişinin algılarını değiştiriyor. Götürüldüğü uzay gemisinde tıpkı ölmüş eşine benzeyen biriyle karşılaşan kadının örneği gibi.

Griler ya da Sürüngenimsiler, ve henüz farkında olmadığımız, gelecekte tanıyacağımız farklı uzaylı türleri dünyalılarla çok fazla ilgililer. Görüldüğü kadarıyla da bu ilgi kendi çıkarları doğrultusunda. Yani bizim hayrımıza değil. Yine de tüm uzaylı varlıkların negatif amaçlı olduğunu, bize zarar vermeye çalıştığını düşünmek istemiyorum. Bir benzetme yapacak olursak bizim uzaylılarla ilişkimiz, hayvanların insanlarla olan ilişkisine çok benziyor. Yani; hayvanları seviyoruz, onları alıp evde besliyoruz ve en iyi arkadaşımız olduğu konusunda sohbetler yapıyoruz. Ama aynı zamanda hayvanları kesip yiyor, avlıyor, laboratuarda kobay olarak kullanıyoruz. Bu garip bir sevgi biçimi değil mi? İnsan arkadaşını kesip yer mi?

Hayvanlar bizimle aynı dili konuşabilselerdi ve onlara insanlar hakkında ne düşündüklerini sorsaydık acaba ne cevap verirlerdi?

Evcil bir kedi ya da köpek sahipleri tarafından gerçekten sevilip korunuyorsa, insanlardan şikayet etmezdi elbet.

Ama bir de avcıların sırf spor olsun diye katlettiği, hiç bir suçu olmadığı halde acı vererek öldürdüğü doğa hayvanlarına soralım aynı soruyu? Ya da kafese kapatılıp laboratura getirilen, ölene kadar üzerinde türlü deneyler yapılan diğer hayvanlar ile konuşalım, kendilerini kaçıranlar hakkında ne düşünürlerdi?

Trafikte ezilmekten kurtarılıp eve getirilen bir kedi için insanlarla yaşamak son derece “aydınlatıcı”, huzur ve mutluluk verici bir deneydir.

Ama spor adına öldüren avcının ya da bilim uğruna kafese kapattığı hayvan üzerinde deneyler yapan araştırmacının eline düşen hayvana sorun, insanlar nasıl yaratıklar, sence onlarla geçirdiğin deney ruhsal yönden arınmana yardım etti mi, deyin?

Cevap ilginç ve son derece de gerçekçi olacaktır kuşkusuz. Yani bizim uzaylılarla olan sevgi-nefret, aydınlanma-dehşet duygularına dayanan ilişkimiz tıpkı hayvanlarla olan durumumuza benziyor. Seviyoruz sonra da öldürüyoruz.